Marinos Sariyannis: Osmanlı'da hayalet, cin, iblis hikâyeleri, halk arasında geniş bir kitleye hitap ediyordu
Diğer
T24 Haftalık Yazarı
24 Aralık 2023
Dini teoloji ile halk inanışlarının kesişimleri neler? Osmanlı dünya görüşünde "Üç Harfliler" ne anlama geliyor? gibi aklımda binlerce soru var, özellikle de Koncolos Cadısını okuduktan sonra.
Osmanlı'nın Üç Harflileri'ni kitapçıda gezinirken keşfettim ve okurken oldukça etkilendim, yazarı Marinos Sariyannis'i buldum, konuştuk.
- Çok ilginç bir kitap. Bu kitapla karşılaştığım için mutluyum. Nasıl aklınıza geldi böyle bir kitap yazmak?
Ebru, aslında kitap, 2013 ve 2015 yıllarında yazdığım iki makaleden oluşuyor. Bu konulara ilgi duymaya da o sıralarda başladım: İlk olarak dinî çerçeveyle çelişen halk geleneklerinin İslami toplum yapısı içerisinde, özellikle yasal otoriteler tarafından, nasıl ele alındığını merak ettim ve daha sonra ilgim büyüdü. Diğer o kült bilimler de dahil olmak üzere insanoğlunun doğaüstü ile her türlü etkileşimini içerecek şekilde genişledi. FOL Kitap ile iki makaleyi yayımlamak için anlaştığımızda, çok benzer konuları ele aldıkları için bazı ortak kısımlar olduğunu keşfettik. Tekrarlardan kaçınmak için bunları tek bir makalede birleştirdik. Ayrıca o zamandan bu yana neredeyse on yıl geçtiği için ilk dipnottaki kaynakçayı da güncellemem gerekti.
- Kitabı okurken tekrar olmaması ve sürekli yeni bir bilgiyle karşılaşmamız etkili. Tek şikayetim dipnotların uzunluğu oldu. Peki, doğaüstü güçleri ve hayaletleri, evliyaları, mahlukatları içeren hikâyeler ne kadar inandırıcı?
Bu, hedef kitleye ve bağlama göre değişir. Şeyhler ve onların mucizevi güçleri hakkındaki hikâyelerin Sufi çevrelerde çok etkili olduğu açıktır. Osmanlıların hepsi olmasa da çoğu bir Sufi tarikatına mensuptur. Bununla birlikte, 17. yüzyılda bazı Sufizm uygulamalarına karşıt olarak gelişen Kadızadeliler hareketinin mensupları, şeyhlerin keramet gösterme yeteneklerine karşı çok şüpheciydiler. Öte yandan hayalet, cin ve iblis hikâyeleri söz konusu olduğunda, bunların halk arasında geniş bir kitleye hitap ettiğini söylemek mümkün. Ancak, örneğin Evliya Çelebi bu tür hikâyeleri aktarırken amacının dinleyicilerini ikna etmek mi, yoksa eğlendirmek mi olduğundan emin olamayız. Ya da kendisinin bu hikâyelere inanıp inanmadığını hiçbir zaman tam olarak bilemeyiz. Çünkü muhtemelen eserini, seyahatlerinin sadık bir anlatısı olarak değil, öğretmek kadar eğlendirmeyi de amaçlayan bir kitap olarak kaleme almıştır.
- Evliya Çelebi inanarak yazmış gibi hissettiriyor ama tabii ki bilemeyiz. Sizce halk bu hikâyelere nasıl tepki veriyordu? Büyük bir inanç var mıydı?
Belli ki insanlar bu tür hikâyelere inanıyordu. Aksi takdirde bu hikâyeler dolaşımda olmazdı. Öte yandan, bazen, özellikle de kentsel çevrelerde, bu tür hikâyeleri pek ciddiye almadıklarını da varsayabiliriz. Kaynaklarda kendi bilimlerine şüpheyle yaklaşan müneccimler (astrologlar) bile görüyoruz. 17. ve 18. yüzyıllarda Osmanlı İmparatorluğu'nun çeşitli şehirlerinde materyalist ve hatta ateist inançlara dair tanıklıklar var. Bu nedenle, bir hikâye dolaşımda ise ona inanıldığını varsayarken dikkatli olmalıyız. Bazıları sadece eğlence için de anlatılmış olabilir.
- Diğer tarafa geçecek olursak, Osmanlı'da büyücülükle uğraşanlar kabul görüyor muydu yoksa Orta Çağ zulmü gibi cadı avına maruz kalıyorlar mıydı?
Osmanlı İmparatorluğu'nda Orta Çağ'da (ya da daha doğrusu Erken Modern dönemde) Avrupa'dakine benzer bir cadı avı yoktu. Bunun bir nedeni, İslam'daki şeytanın Hristiyanlıktaki gücüne sahip olmamasıdır. İnananları kötülüğe teşvik edebilir, ancak cadı avı sırasında Engizisyonların suçlamalarında gördüğümüz aktif şeytani güç değildir. Bir başka neden de cadı avının, Katolikliğe karşı Protestan tepkisi gibi akut bir dini krize atfedilebilmesidir; Osmanlılar Kızılbaş cezalandırılması dışında böyle bir kriz yaşamamıştır - ki bu gerçekten de Osmanlı İmparatorluğu'nda kolektif bir cadı avına en yakın olduğumuz dönemdir. Büyü genel olarak kınanırdı. Arşivde büyücülerin cezalandırıldığına dair örnekler mevcut, ancak bunlar asla sistematik bir karaktere sahip değil. Çoğu zaman cezanın sebebi büyü yapılması değil, şarlatanlık yüzündendi. Öte yandan, harf ilmi (ilm-i huruf) ve tılsım yapımı gibi daha ziyade bilimsel olduğuna inanılan ve oldukça kabul gören başka büyü türleri de vardı.
- Ancak kendi tarihimize de baktığımıza halkı korkutmak için bolca vampir ve hortlak hikâyelerine başvurulduğunu görüyoruz. Örneğin; Kadı Ahmet Şükrü Efendi tarafından yaratılan........
© T24
visit website