menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ekonominin sahte şenliği

99 14
24.07.2024

Diğer

24 Temmuz 2024

Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınacağı iddiasıyla hazılanan vergi paketinin bugün yarın TBMM'de yasalaşması bekleniyor.

"Paket" dediğimiz yasa teklifi, partili Cumhurbaşkanlığı sistemi uyarınca milletvekillerinin imzasıyla geldi. Altı yıldır Bakanlar Kurulu diye bir "kuvvet" olmadığı için, kanunlar tasarı kanun biçiminde gelemiyor. Metnin hazırlandığı yer Hazine ve Maliye Bakanlığı olmasına rağmen bakanlık da sunamıyor.

Konuyla ilgili bir bakanlık hazırlasa bile, kanun metinlerini, iktidar milletvekilleri sanki çok çalışıp hazırlamışlar gibi imzalayıp sunuyorlar.

Bu durum, konudan ve yasadan asıl sorumlu bakanlar açısından TBMM'ye gelip, yasa görüşülürken orada olmak soruları yanıtlamak gibi çok temel görevleri keyfekeder bir hale getiriyor. Bakanlar kendileri arzu ederse geliyorlar. Etmezlerse gelmiyorlar. Bu da TBMM'de hesap verebilirlik dediğimiz fonksiyonu etkiliyor. Yine öyle oldu.

Vergi paketi Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülürken muhalefet milletvekilleri, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in salonda olmayışını yoğun olarak eleştirdi. Ancak eleştirdikleriyle kaldılar. Zira hiçbir sonuç alınamadı. Şimşek'in muhtemelen daha önemli programları vardı.

Kanun teklifi, ilk imza sahibi Denizli Milletvekili Nilgün Ök'ün Komisyon'a sunuşuyla görüşülmeye başlandı. İçeriği vergi olan bir kanun teklifinin ilk imzacısı olan bir milletvekilinin vergi yükümlülüklerini yerine getirmediği iddia edilirse ne olur? Hiç. Dünya mı yıkılır? Ne münasebet.

Ök'ün şirketinin de kendisi ve ailesine ait şirketlerin vergi yükümlülüklerini yerine getirmediği Uğur Zengin imzasıyla Evrensel'e yer aldı. Ama tabii ki bir şey olmayacak.

Ne bu paketin "mutfaktaki" sorumlu bakanı olarak Meclis'e gitmemenin bir yaptırımı, karşılığı var ne de ilk imzacı vekilin şirketlerinin vergi yükümlülüğünü yerine getirmeyişinin bir önemi çünkü.

Oksimoron kavramı dahi yetersiz kalıyor.

Kredi derecelendirme kuruluşu Moody's Türkiye'nin notunu yükseltmişken, bu tür küçük detaylar için keyif kaçırmaya değmez. Şimşek bir yandan Moody'sin not arttırımının ne kadar iyi bir şey olduğu mesajlarını yayarken, diğer yandan da swap stokunun 64,5 milyar dolardan 144 milyon dolara gerilediğini duyurdu. Ama tabii yine gizli öznelerle dolu mesajlardı bunlar. Finansal piyasalarda normalleşme sürüyormuş. Peki anormal durumu kim yaratmıştı, belli değil. Swap stokunu kimin arttırdığının belli olmayışı gibi. Kararlılıkla uygulanan program sayesinde riskler azalıyormuş. Peki bu riskler, kimin yönetiminde kimlerin talimatıyla oluştu? Bu da belli değil.

Ama sorun yok.

Kredi notu artışının, vatandaşın sofrasına nasıl yansıyacağını, kredi artışının gelir dağılımını nasıl düzelteceğini soran olamayacak. Evet yazarak sorabileceğiz. Ama bu temel soruları, bırakın gazetecileri, TBMM çatısı altındaki milletvekillerinin bile Bakan Şimşek'e sorabileceği koşullar yok artık.

Nasıl olsa Şimşek, sosyal medya profiline sabitlediği uzun mesajda kendince bütün meramını anlatıp, hesap verilebilirliğin bütün gereklerini dışarıda bıraktığını düşünüyor:

"Bir süredir yalan haberlerle kasıtlı bir şekilde gündem........

© T24


Get it on Google Play