menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Üç Michelin yıldızlı dünyanın en iyi restoranı, tüm tehditlere rağmen et menüsünü çöpe atıp neden vegan bir restoran oldu?

22 27
09.01.2024

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

09 Ocak 2024

Sulu, içi kırmızıdan pembeye dönen ve finiş çizgisine varmadan hafif beyazlaşarak kahverengiye dönen, biraz kanlı bir et her gerçek kırmızı et sevenin hayalini süsler diye düşünüyorum.

Hepçil beslenen insan kişisi, 'az pişmiş' olarak sipariş ettiği bu eti kıvamında tutturabilen lezzetli bir yer bulduğunda öforik olur, beyninin keyif veren sinir uçları gıdıklanır ve manik döneme geçer…

Bu hisleri Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da yaşatan bir yer var: Babaroga

Hepçillerin ağzını sulandırmamak, veganları da sinirlendirmemek için sadece mekânın girişinin fotoğrafını paylaşmakla yetiniyorum. Yolu Belgrad'a düşen olursa, bu restoranı nişan alabilir.


Ancak bu tavsiyeden sonra sadık bir kırmızı et sever olarak, et tüketiminin neden küresel olarak ciddi anlamda azaltılması gerektiğini anlatan bir yapımı izlediğimde biraz sarsıldığımı itiraf etmeliyim.

Netflix'te yayınlanan "Ne Yersen O'sun | İkizlerle Bir Deney" yapımında bilimsel bir çalışmaya katılan 21 tek yumurta ikizi, en sağlıklı diyetin bitki bazlı mı yoksa hepçil mi olduğunu belirlemek için sekiz hafta boyunca aynı diyeti uyguluyor.

Yapımcılar, reality show 'kisvesi altında' seyirciyi hayvancılık sektörünün gezegeni nasıl etkilediğini gösteren bilgilerle sarsacak kadar zeki.

Vakit geçsin diye izlediğim bir yapım, bir anda ilgi odağım oldu. Beni en çok şaşırtan şeylerden biri NewYork'ta dünyanın en iyi restoranı ünvanına sahip, üç Michelinli bir restoran şefi ve aynı zamanda sahibinin çılgınca hamlesi oldu. Tüm yıldızlarını kaybetmeyi göze alan bu şef, bir anda menüsünden et ürünlerini çıkarıp tamamen bitki bazlı bir menüye geçiyor.

Şimdi sözü bir süreliğine Eleven Madison Park'ın şefi Daniel Humm'a bırakıyorum…

Daniel Humm

“… Eleven Madison Park devraldığım bir brasserie'ydi. Ballı lavantalı kızarmış ördek ve tereyağlı ıstakozumuz ünlüydü. Menüde kaz ciğeri vardı. Başta bu tür yemekleri pişirmeye devam ettim. Oyunu kuralına göre oynadık, Michelin yıldızı almak istiyordum. Tanınmak için Michelin yıldızına ihtiyacım vardı.

Önce bir, sonra iki yıldız aldık ve nihayet 2011'de üç yıldız aldık.

Restoranımız 2017'de dünyanın en iyisi seçildi.

Sonrasında derin düşüncelerim oldu. Dünyanın zirvesine ulaşmıştık ama boşluk hissediyordum.

Ödülü aldıktan sonra Eleven Madison Park'ın 20 yılına ve mutfağa giren malzemelere baktım. Dürüst olmam gerekirse işler değişti. Hem de çok değişti ve son beş yılda her zamankinden hızlı değişti.

Artık her şey çiftlikte yetişiyor. Eskiden ulaşabildiklerimiz artık yok. Hiçbir şeyin tadı eskisi gibi değil. Yiyeceklerimizin kalitesi gözümüzün önünde hızla değişiyor.

Hayvancılığın dünyaya olan etkisini idrak etmeye başladım. Balık endüstrisinde neler döndüğünü anlamaya başladım. Çürümüşlüğü gördüm. Suçluluk duydum. Çünkü uzun bir süre yeterince sorgulamamıştım.

Yiyeceklerimiz tam olarak nereden geliyordu? Tüm yiyeceklerimiz! Bu bilgiye sahip olduğunuzda bunu konuşma sorumluluğunuz vardır.”

Burada biraz mola verip, Humm'un bahsettiği çürümüşlükten ne kastettiğin resmini çizelim. Amerika'da domuz üretimi de çok fazla ve bunun yaşattığı sorunlardan da oldukça sık bahsediliyor yapımda, ancak durumun Türkiye'den daha iyi anlaşılabilmesi adına domuz kısmını pas geçiyorum…

Yapımda konuşan sektör içindeki birçok kişiden derlediğim bir potpuri ile Humm'un bahsettiği 'çürümüşlüğü' şöyle anlatabiliriz:

“Şu an dünyada 1.7 milyar inek yenmek üzere yetiştiriliyor. Bu ineklerin toplam ağırlığını memelilerin, amfibilerin, sürüngenlerin ve kuşların toplamıyla karşılaştırınca ineklerin ağırlığı 10 kat fazla çıkmış oluyor.

Ve bu devasa bir çevre kirliliği ortaya çıkarıyor. Sığırlarda maalesef ki işkembe sistemi var, bu da metan gazı salımına sebep oluyor. Bir sera gazı olan metan,........

© T24


Get it on Google Play