İnadına güzele sarılmalıyız
Diğer
02 Mart 2024
Sevgili dostlar merhaba.
Çok, çok uzun bir zaman sonra sizlere mektup yazmak için bilgisayarın başına oturdum. Ne yazayım, dışarıdan haberleri mi vereyim, Türkiye’den mi bahsedeyim dünyadan mı derken aklıma düştü. En son 42 yıl önce babama mektup yazmışım.
Malum artık mektup yazılmıyor. Bizim zamanımızda lise birinci sınıfta Türkçe imla ve yazım dersleri vardı, mektup ve dilekçe yazmak bile derse konuydu. Şimdilerde artık mail var, sosyal medya yazışmaları var. Herhalde mektup derslerde de işlenmiyordur.
Kaldı ki yeni kuşaklar postaneyi de bilmiyorlar ve muhtemelen pulu da. Onlar öyle uzun, uzun bir şey yazmıyorlar. Zamanları yok, gündelik hayatın ritmi de çok hızlı zaten. Hatta telefonlarında ve sosyal medyada yazışırlarken sesli harfleri de kullanmıyorlar, teşekkür yerine tşk yazıyorlar örneğin.
Demem o ki olan biteni yalnızca siyasetten ve siyasi aktörlerden açıklamak yetmiyor. Teknolojik sıçrama gündelik hayat pratiklerini, zihin haritalarımızı da değiştirdi, ilişki biçimlerini de. Artık komşu yok örneğin, sosyal medyada takip edilenler, televizyon ekranlarındaki yarışmacılar yeni komşular oldular. Arkadaşlık, dostluk, yoldaşlık da biçim değiştirdi, belki de azalıyor bile. Yüz yüze temas olmadan, sarılıp kucaklaşmadan, muhabbet etmeden olmuyor halbuki.
Temas yerine hayalleri, umutları, ütopyaları paylaşıyor olmak, paylaştığını bilmek yeterli oluyor galiba. Örneğin ben sizlerle bir sofrada buluşup, yemeği paylaşmadım, sohbet etmedim hiç. Hatta el sıkışıp birbirimizin omzuna da dokunmadık.
Ama biliyorum ki hayat ve bu memleket için hayallerimiz, umutlarımız ortak. Yine, biliyorum ki Gezi’de ve bilumum başkaca insan hakları protestolarında kalabalıkların içinde yan yanaydık, beraber şarkılar söyledik.
Bu memleketin geleceği için burnu sızlayan insanlardık hep beraber. Umutlarımız vardı, gayretlerimiz vardı. Ne yazık ki bugün öyle bir hale geldi ki memleket ahalisinin psikolojisi, iyimser olmak, umutlu yazıp konuşmak bile suçlanma nedeni oluyor bazen. Galiba umut yorgunuyuz hepimiz.
∗∗∗
Ben bu duruma daha çok ikircikli umutlanma ya da tedirgin umutlanma diyorum. Yüreğimiz, gönül gözümüz umuda dönük. Beynimiz, olan bitenleri açıklamaya dair bilgilerimiz ise karamsarlığa itiyor hepimizi. Aklımızla, duygularımız arasında sıkışıyoruz çoğunlukla. Memleket ahalisi de öyle.
Yine de bizlerin kuşağı adanma kültüründen geliyor. Bir aşka, bir davaya, bir ideale, bir ütopyaya, bir umuda adanmak. Adanmak umutlarına inanmayı, umutların için gayret göstermeyi ve hayallerine sadakati gerektiriyor. Şimdilerde adanmak ve sadakat çok görülür şeyler değil artık. Gençler adanmak yerine haz, keyif öncelikli yaşıyorlar. Bizim kuşakların bir kısmı ve gençlerin büyük kısmı görünür olmayı ya da çıkarı, yararı önemsiyorlar örneğin. Gerekçe de hızlı yaşamak, pragmatik düşünmek, tık almak, like almak falan gibi şeyler oluyor.
Laf dağıldı, size mektup yazmak için bilgisayar başına oturunca, düşündüm ne yazayım diye. Sizlere ne kadar kahraman olduğunuzu mu söyleyeyim, sabır mı dileyeyim, bilemedim. Hangisi makbuldür sizler için, hangi sözler bir an için gülümsetir sizi ya da umutlandırır bilemedim. Bari içimi dökeyim dedim, dertleşeyim, söyleşeyim sizlerle.
Hani bir şarkı var ya, “derdimi ummana döksem” diye başlar. Bestekar Şerif İçli’nin şarkısıdır, derdini anlatmak isteyip de bir türlü anlatamayanların duygusallıktaki çaresizliğini anlatır. Biraz da bu çaresizliği şikâyet eder, itiraz eder bir bakıma. İşte öyle bir ruh hali. Yaşadıklarımıza ve hele size sistemin, iktidarın reva gördüklerine tanık olunca insan iyi olmaktan, hatta gülmekten utanır oluyor kendinden.
“Davacının şaşkını derdini mübaşire anlatırmış” diye bir söz var ya, ben de içerdeki sizlere dert yanıyorum. Deseniz ki “kardeşim sizler dışarda hiçbir şey başaramazken bizler içeriden ne yapabiliriz”, haklısınız. Ama bilin ki hala serinkanlı duruşunuz, umutlarınızdan vazgeçemeyen sözleriniz, sisteme boyun eğmeyen duruşma salonlarındaki tavrınızla örnek oluyorsunuz herkese.
∗∗∗
Yine de insanı sessizlik hele kitlesel sessizlik ürkütüyor. Biliyor musunuz, sizin başınıza geleni, uğradığınız kadrin ne olduğunu........
© T24
visit website