Özgürlüğün, cesaretin ve tartışmaların içinde: Wilhelm Reich
Diğer
03 Ağustos 2025
Reich, 24 Mart 1897’de, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na bağlı Galiçya’nın Dobrzanica köyünde, Yahudi bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Çocukluğu, pastoral bir kırsalda geçse de, trajedilerle gölgelendi. Annesinin, Reich henüz genç bir çocukken başka bir erkekle ilişkisi olduğu iddialarıyla intihar etmesi, onun ruhsal dünyasında bir yıkıma neden oldu. Babasının ölümü ise aileyi büsbütün dağıttı ve Reich’ı erken yaşta kendi yolunu çizmeye zorladı. Bu erken kayıplar, onun insan psikolojisinin kırılganlığına ve duygusal yaraların birey üzerindeki etkilerine olan ilgisini kişisel olarak da artırdı. Viyana Üniversitesi’nde tıp eğitimi alırken, Sigmund Freud’un fikirleriyle tanıştı ve 1920’lerde onun öğrencisi oldu. Freud’un cinsellik teorileri, Reich’ın düşünce dünyasında bir kıvılcım yaktı; ancak o, bu teorileri yalnızca zihinsel bir çerçeveyle sınırlamak yerine, bedensel, toplumsal ve hatta kozmik bir bağlama taşımaya kararlıydı. Reich, Freud’un nevrozların cinsel baskıdan kaynaklandığı fikrini benimsedi, ancak bu baskının yalnızca bireysel değil, aynı zamanda toplumsal ve ekonomik koşullarla bağlantılı olduğunu savundu. Onun bu yaklaşımı, psikanalizi Marksist bir perspektifle harmanlayarak, bireyin iç dünyası ile toplumun dış dinamikleri arasında bir köprü kurdu. 1920’lerin Viyana’sında, işçi sınıfının yaşadığı yoksulluk ve baskıyı gözlemleyen Reich, nevrozların sadece zengin burjuvaların divanlarında değil, fabrikalarda, dar sokaklarda ve yoksul evlerde de filizlendiğini fark etti. Bu gözlem, onun psikanalizi elit bir zümrenin tekelinden çıkararak halka ulaştırma arzusunu ateşledi. Ücretsiz psikanaliz klinikleri kurarak, işçilere ve yoksullara ruhsal destek sunmaya başladı. Bu, onun hem bir bilim insanı hem de bir aktivist olarak portresini çizen ilk adımlardı.
1930’lara gelindiğinde, Avrupa’da faşizmin gölgesi koyulaşırken, Reich’ın fikirleri daha da politikleşti. Nazi Almanyası’nın yükselişi, onun için sadece politik bir tehdit değil, aynı zamanda insan psikolojisinin karanlık yönlerinin bir yansımasıydı. Faşizmin, kitlelerin bastırılmış arzularını ve korkularını manipüle ederek güç kazandığını savundu. Bu dönemde yazdığı “Faşizmin Kitle Psikolojisi” (1933), onun en çarpıcı eserlerinden biri oldu. Kitapta, faşizmin yalnızca bir yönetim biçimi değil, bireylerin otoriteye boyun eğme eğiliminin, cinsel baskının ve aile yapısındaki otoriter dinamiklerin bir ürünü olduğunu öne sürdü. Faşist liderlerin, kitlelerin duygusal boşluklarını doldurarak onları birer “itaatkâr sürü” haline getirdiğini savundu. E haklı! Bu fikir, o dönemde hem Komünist Parti hem de Nazi rejimi tarafından tepkiyle karşılandı; Reich, Komünist Parti’den ihraç edildi ve kitapları Nazi Almanyası’nda yasaklandı. Doğrusu, ona karşı onlar da haklıydı. Bir uyanık yetermişti çünkü bütün uyuyanları uyandırmaya… Ancak bu eser, faşizmin yalnızca politik bir mesele olmadığını, aynı zamanda insan doğasının derinliklerinde yatan bir tehlike olduğunu göstererek, çağdaş politik analizleri yaratacak ilhamlar yaratmayı da başardı.
Reich’ın Avrupa’daki hayatı, faşizmin yayılmasıyla giderek zorlaştı. Danimarka ve Norveç’e kaçtıktan sonra, 1939’da ABD’ye yerleşti. Amerika, onun için yeni bir başlangıç gibi görünse de, burada da tartışmaların odağı olmaktan kurtulamadı. ABD’de, psikanalizden biyolojiye uzanan çalışmalarına yeni bir boyut ekledi: “Orgon enerjisi”. Reich, orgon enerjisini, yaşamın temelinde yatan, evrensel bir biyoenerji olarak tanımladı. Ona göre bu enerji, insan bedeninde, doğada ve hatta kozmosta bulunuyordu. Orgon enerjisini biriktirmek ve kullanmak için “orgon akümülatörleri” adı verilen cihazlar tasarladı. Bu cihazların, kanserden şizofreniye kadar çeşitli hastalıkları tedavi edebileceğini iddia etti. Ancak bilim camiası, bu fikirleri kanıtlanmamış ve spekülatif buldu. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), orgon akümülatörlerini sahte tedavi cihazları olarak nitelendirdi ve Reich’a karşı bir kampanya başlattı. Kimse çarkları kırılsın istemedi haliyle. 1956’da, mahkeme kararıyla cihazlarının........
© T24
