Mahçup zevkler neden mahçup?
Diğer
T24 Haftalık Yazarı
23 Haziran 2024
Bu yazı Bridgerton dizisini neden bu kadar çok izliyoruz fikriyle başladı. Bazı kısımlarda ilgimi kaybederek telefona ve boncuk yapımına dalmış olsam da, her sadık izleyen gibi sonunu merak ederek bitirdim dördüncü sezonu. Sonunu merak etmek kısmını düzeltsem iyi olacak aslında çünkü yine her sadık izleyen gibi sonunu biliyordum elbette dizinin. Bu dönem dramalarını izlemenin zevki biraz da sonunu bilmekten gelmez mi?
Oyun salonlarında kurbağa kafalarına vurma oyunları olurdu. Aslında sanırım türlü veçheleri ile hâlâ var. Bu oyunları çoğu zaman zihnimin içine benzetiyorum. Bir inip bir çıkan düşünceler, fırlayan ama zıplayamayan, nereden çıkacağı belli olmayan, bazısı beklenenden uzun, bazısı kısa kalan düşüncelerim. Bu sebeple yazımı okurken bu oyunu oynuyormuşçasına düşünebilirsiniz. Çünkü sizleri zihnimin Bridgerton ile hesapsızca dolandığı dünyaya davet ediyorum. Hangi aşamalardan geçerek Bridgerton'dan Austen'a, oradan mahçup zevklere ve oradan da Jameson'a vardığımı hatta bu referansların bile zihnimin içinde bazen saniyeler bazen dakikalarca beni oyalayarak geldiğini söylemek isterim.
Mahçup zevk kavramı her zaman ilgimi çekti. Bu kavramın, Türkçeye iki türlü, suçlu zevk ya da mahçup zevk olarak çevrildiğini görüyorum. Bu yazıda mahçup kelimesini kullanmamı ruh halime daha yakın buldum.
Neden bazı zevkler mahçup olsun ki diye düşünüp dururdum. Kavramı problemli bulsam da sık sık kullanırım ve bir izleme, okuma deneyimi zevkimi mahçup olarak nitelendirdiğim pek çok zaman biliyorum. Mahçup zevkler terimi, bireylerin toplumsal normlara aykırı olarak keyif aldıkları şeyleri tanımlamak için kullanılıyor. Bu zevkler genellikle düşük kültürel değer olarak görüldüğünde ve bu nedenle tüketicilerde bir utanç veya suçluluk duygusu yarattığında zevklerimizin yanakları kızarıyor nedense. Çünkü daha yüksek kabul edilen kültürel ürünlerle karşılaştırılmış ve daha az değerli olarak algılanmışlar. Diğer zevkler göğüslerini gere gere dolaşabilirken, bazı zevkler yan odadan bakıp iç geçiriyor meseleye. Ortalığa çıktığında ise mahçup düşüyor, yüzleri kızarıyor. Kuşkusuz bu kavramın altında zevk aldığımız şeylerin verimsiz veya değersiz olduğu fikri var. Yani bir deyişle işlevsellik var. İş o kadar karmaşık bir halde ki diğer birçok alanda olduğu gibi kapitalist düzen, ikiyüzlü bir şekilde, hani bir yandan fazla yeme ve zayıf olma baskısını dayatırken, diğer yandan tam tersini teşvik eden bir dünya sunar ya, aynı şekilde, mahçup zevkleri de hem pompalıyor hem de onları küçümsüyor.
Tarih ve edebiyat bize çoğunlukla beyaz erkeklerin perspektifinden anlatıldığı için, erkek ve beyaz olmaktan uzak her canlının hikâyesi marjinalleşiyor. Bu gerçeği bir kavram okuryazarlığı olarak düşünmeli ve her zaman aklımızda bulundurmalıyız diye düşünüyorum. Bu nedenle bazı eserlerinin daha az değerli olarak görülmesi, mahçup zevkler kavramının bir yansıması olarak görülebilir.
Elbette sadece bu değil. Zevkimizden dolayı suçluluk hissettiğimiz her durumda toplumsal kabullere bakmalıyız. Aslında mahçup zevklerimize çok kulak verdiğimizde, kişisel ve toplumsal sınırların hangi alanlarda zorlandığına ve kendi zevklerimizi bunun neresinde tanımladığımızı anlamamıza olanak verdiklerini görürüz. Aslolan toplumsal normlarla çelişen keyiflerimizi tanımlarken, bu zevklerin aslında bireysel ve toplumsal bilinçaltımızın bir yansıması olduğunu anlayabilmektir. Tam da bu sebeple mahçup zevklerim, benimle ve içinde yaşadığım toplumla ilgili........
© T24
visit website