Baby Reindeer: Gelgitli bir zihin yolculuğu
Diğer
T24 Haftalık Yazarı
21 Nisan 2024
Etkileyici bir metin. Çok güzel dizi. Hikâyelerin tek bir fikirden nasıl türeyebileceğini, insanın duygusal boyutunun katmanlılığını, gerçek bir hikâyeden uyarlanmıştır fikrinin gücünü anlatan bir metin. Dizinin mevzusunu basitçe tek bir cümleye indirseydik;
Bir adam bir kadına çay ikram eder ve olaylar gelişir,
Bir kadın, bir adama kafayı takar,
İlk görüşte acıdım ona, diyebiliriz.
Ama iyi hikâye de hep böyle çıkmaz mı? Tek bir cümleye sığabilecek yalın ama güçlenebilecek bir ifade. Bir tohum. Rahatsız edici kamera açıları, tedirgin edici mizansen kurulumu ile diken üstünde izlediğimiz Baby Reindeer, bugünün sosyal medya düzenini (sent from my iphone), küçük kararların büyük sonuçlarını (o gün o çayı ikram etmeyecektim), duygusal iniş çıkışları, kimin haklı kimin haksız olduğuna karar veremeyişleri, taraf tutuşları, tuttuğun tarafları hemen bırakışları anlatıyor. Hepimizin farklı derecede tuhaf olduğunu anlatan Baby Reindeer, insan olmak nedir sorusuna cevap verilemeyişinin de yanıtı. Bu dizi yer değiştirme fikri ile ilgili. Tek bir tarafta olmakla değil, hayatın her alanında her tarafın karakteri olmakla ilgili.
Biz bir zihnin içinde dolanıyor, kimi zaman tıkanıp kimi zaman su gibi akıyoruz. Aynı Martha'nın e-postalarında yaptığı yazım hataları gibi. Martha'nın yazıp silinen, düzelip bozulan dili ve Donny'nin zihni aynı işlevi görüyor. Kimi zaman karar veriyor, kimi zaman sorularla yeniden doluyoruz. Sahi ne, niye oluyor? İnsan olmak nedir? İçimizde kaç kişi barınıyor ve hepsi birbirine Donny ve Tony kadar yakın mı? Müthiş ilgi çekici, dramatik temposu hiç düşmeyen, korku filmi görselliğinde bir drama izlemek büyük keyif.
Baby Reindeer'ın metnini bir söküp dikelim isterim. İlk olarak bağımlılık fikrinden başlayalım. İçinde yaşadığımız toplum bize anlık rahatlamaları, dikkat dağıtmaları salık veriyor çünkü show must go on. Hiç kimsenin vakti yok uzun süren acılara, yas tutuşlara, kederlenişlere. Hemen kaçalım kurtulalım, hemen uyuyup uyanalım istiyor koca yaşlı şişko toplum. Durum böyle olunca ne yapıyoruz? İçimize atıyoruz. Acıyı yaşamıyor onu uzaklaştırıyoruz çoğu zaman. Çünkü iyileşmek zaman alıyor ve zaman işte kimsede olmayan o şey. Donny bir travma yaşıyor ve hemen eşiğin üzerinden atlayarak normal hayatına dönmeye çalışıyor. Çünkü toplumsal sistem seni bir gün bile bekleyemez, azıcık geç kalsan seni balinanın kullanılmış havasını attığı gibi suyla dışarı püskürtiverir. Zaten ortalama başarılı, ortalama başarısız biriyseniz -ki kabul edelim çoğumuz az çok başarılı, az çok başarısız insanlarız- vakit nakittir. Püskürtülmemek için eşikleri hızlı hızlı atlamaya çalışırsınız. Halbuki acıdan kaçmak yeni ve daha büyük acı getirir. Ama kaçarız. Ya kolayı seçer, ya mecbur kalırız. Donny'nin yaşadığı travma, Martha'nın ona şefkat göstermesiyle su yüzüne çıkmaya başlıyor. Daha önceden derinliklere ittiği duygular coşkun ırmak olup akıyor Fırtına Deresi gibi.
Adana'da olmalı, bir eğitimdeyim. Ceza infaz memurlarına, aslında tüm adliye ve polis teşkilatına verilen bir eğitimde iletişim kısmını anlatıyorum. Bu eğitimleri iki sene kadar verdim, aklımda kalan en mıhlayıcı cümleyi bana bir infaz koruma memuru söyledi. Yıllar geçti bu meslekte dedi adam, bir kişinin parmaklıklarının arkasında ya da önünde olması arasındaki farkın hiç belli olmadığını anladım. Şimdi siyahla beyazlar, göklere çıkarış ve yerin dibine sokuşlar arasında bir medya kültürü içindeyiz. Bizi bir medya ürünü haline getirmenin yolu da hepimizi kolay kategorize edilebilir........
© T24
visit website