Şanar Yurdatapan: DGM’ler devletin sopasıydı
Diğer
09 Mart 2024
Şanar Yurdatapan, sanatçı ve aktivist. Darbe yıllarını Almanya'da geçirdikten sonra 1993 yılında Türkiye'ye dönerek düşünce suçlarına karşı kampanyalar düzenlenmesine öncülük etti. Türkiye'nin en ses getiren sivil itaatsizlik eylemlerinden olan "Düşünce Suçuna (!) Karşı Girişim" adıyla da bilinen kampanya, Yaşar Kemal'e Der Spiegel'deki yazısı nedeniyle açılan soruşturma sonucu Yurdatapan'ın fikri ile hayata geçti. Kampanya, insanların düşünceleri yüzünde yargılanmaları karşısında çok ciddi kamuoyu oluşturup önemli adımlar atılmasını sağladı. Sanatçı ile Kuzguncuk'taki evinde buluştuk. Türkiye'nin yakın tarihini DGM'ler özelinde Şanar Yurdatapan'dan dinliyoruz.
- DGM'lerin hayata geçirilmesiyle ilgili o ilk anları hatırlıyor musunuz?
O sırada Almanya'da idik. Vücudumuz oradaydı ama aklımız fikrimiz hep Türkiye'de idi. Her şeyle çok ilgiliydik. Zaten 80 rejiminin ne getireceğini biliyorduk. DGM'nin yeniden açılması hiç şaşırtıcı olmadı. İster istemez yakından takip ederken üstüne bir de "Aydınlar Dilekçesi" çıktıktan sonra ve dava başladığında onun yurt dışında Server Tanilli, Fakir Baykurt'un da içinde bulundukları "Türkiyeli Aydınlarla Dayanışma" girişimi diye bir girişim oluşturuldu. Almanya, Fransa, İskandinav ülkeleri hepsinden birden insanlar geliyordu ben de onun gönüllü sekreterliğini yapıyordum.
- O sırada Almanya'dasınız değil mi?
Zaten birkaç yıldır Köln Radyosu'nda programlar yapıyorduk eşim Melike Demirağ ile ve iki yıl kadar önce Timur Selçuk ve Esmeray ile bir konser dizisi yapmıştık Almanya'da. 24 Ocak kararlarından cuntanın geleceği belli olmuştu. "Bu kararlarla bir darbe gelecek mutlaka" dedik. Ama ne zaman ve nasıl olacağını bilmiyorduk tabii. Hazırlandık, pasaportlarımızın sürelerini uzattık. Ben 2 Eylül 1980 gecesi Türkiye'den Almanya'ya gittim. Darbeden bir hafta sonra eşim Melike Demirağ, 1 yaşındaki kızımız Zeynep'i de alarak geldi. 12 küsur yıl sürecek gönüllü sürgünlük dönemimiz böyle başladı. 1991 seçimlerinde İnönü - Demirel koalisyonu çıktı. Onlar da bu meseleye çözüm getireceklerine söz vermişlerdi. Biz "Artık daha fazla beklemeyelim Almanya yurttaşı olarak geri dönelim" dedik ve 1991'in yılının Noel günü Almanya yurttaşı olarak İstanbul'a geldik.
- Dönmediğiniz için davalar açıldı mı?
Evet açıldı. Geldiğimizde 5 tane tahdit vardı. Yani yurt dışı çıkış yasağı aynı zamanda yurda girdiğinde de yakalanma emri demektir. Avukatımız rahmetli Halit Çelenk'ti. Uçaktan indiğimizde körük kısmında polisler geldi. "Tahditler var. Lütfen bu tahditleri kaldırın da bir aksilik olmasın" dediler. Dokunmadılar. Aslında normal olarak bizi oradan derdest etmeleri gerekirdi.
- Döndükten sonra neler oldu?
Hayatımın yarısını müzikle geçireceğimi, ekmeğimi oradan kazanacağımı zannediyordum. Kalan yarısını da insan hakları mücadelesine ayıracağım dedim. Yapımcı belgesi aldım ve prodüksiyonlar hazırlamaya başladım. Müzikle uğraşacaktım aklım sıra.
- DGM ile nasıl tanıştınız?
Yaşar Kemal'in 1995 Ocak ayında Der Spiegel'de yayımlanan bir yazısı kısmen Milliyet'te yayımlanınca DGM'ye ifadeye çağırıldı. O vakit ortalık karıştı. Aydınlar da ikiye bölündüler. Yarısı "Yaşar Kemal bizim medarı iftiharımızdır. Dünyada en çok başka dilde kitapları basılan yazarımızdır" diyordu. Öbürleri de "Vatan haini" diyor. Neden? Kürt meselesinden dolayı Kemalistler bozuk atıyorlardı.
- Siz ne yaptınız?
Bana bu son derece yanlış geldi. Bir ülkenin dünyaca en çok tanınmış yazarı bile bir suç işlediğinden değil yazı yazdığı, düşüncelerini açıkladığı için yargılanıyor. İlk önce bunu suç olmaktan çıkaralım diye düşündüm. Bu fikrimi önce Aziz Nesin'e açtım "Çok haklısın, çok doğru" dedi. Bu arada onlar da meğerse küsmüşler. Ama bu vesileyle Aziz Nesin, Yaşar Kemal'i Yeşilköy'deki evinde ziyarete gitmeye karar verdi. Ben de gittim. Medya da oradaydı. Gazeteciler gittikten sonra Aziz abi "Şanar böyle düşünüyor" diyerek konuyu açtı. Yaşar Kemal "Yok canım ne lüzum var" dedi. "Seninle başlayacak ama herkesi kapsayacak. Sağcısı, solcusu, dincisi herkes için ifade özgürlüğü meselesi için" dedik.
- Kampanyanın hatları neydi?
Kampanyanın özeti, düşüncesi ne olursa olsun düşüncesini açıkladığı için başına bela gelen kişilerin yanında olacaktık. Söz konusu o kişinin düşüncesine katılmak veya katılmamak değildi. Biz onun sözlerini aynen tekrarlayıp onun suçuna iştirak edecektik. Bunu çok kolaylaştıran bir 162. madde vardı. "Suç taşıyan yazıyı yeniden yayımlayan kimse o da yazanla aynı derecede suçlu sayılır" diyen.
- İlk önce bir dilekçe mi yazdınız?
Kitap........
© T24
visit website