menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hukuk cephesi: Malpraktis davalarının artışı, sağlık hizmetlerinin kalitesini artırmak için bir fırsat olarak da görülebilir

17 1
06.07.2024

Diğer

06 Temmuz 2024

Ayşe Gül Hanyaloğlu malpraktis davaları konusunda uzman bir avukat. Hanyaloğlu, bugüne dek binlerce davada hekim ve hastaneyi temsil eden taraf bir avukat olarak malpraktis meselesine dair sorularımızı yanıtladı.

- Malpraktis nedir?

Malpraktis, Latince kökenli bir terim olup "kötü uygulama" anlamına gelir. Bu terim, sadece tıp alanında değil, tüm profesyonel alanlar için geçerlidir. Malpraktis, mesleki hatalar veya ihmal sonucu zarar verme durumlarını kapsar. Örneğin, bir avukatın müvekkilini yanlış yönlendirmesi, bir mali müşavirin mali raporlamalarda hata yapması veya bir mühendisin hatalı tasarım yapması gibi durumlar da malpraktistir. Ancak malpraktis denince ilk akla gelen tıbbi malpraktistir. Tıbbi malpraktis hukukta; "bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi, tıbbın kötü uygulaması" olarak tanımlanır. Tıbbi malpraktisten söz edebilmek için hasta ile hekim arasında bir tedavi ilişkisi kurulması, hekimin hatalı veya ihmali bir davranışının olması ve bu davranış nedeniyle bir zarar oluşması gerekir. Bu durumda tıbbi uygulamayı gerçekleştiren doktor veya sağlık çalışanı tazminat ve ceza hukuku açısından sorumlu olur. Zarar gören ve yakınlarının, tazminat davası açma ve suç duyurusunda bulunma hakkı vardır.

- Hukukun malpraktis olarak tanımladığı uygulamalara örnek verebilir misiniz?

Örneğin, hastanın ilaç alerjisinin göz ardı edilerek reçete yazılması, ameliyat sırasında gazlı bezin hastanın içinde unutulması, kalp krizi geçiren bir hastaya acilde teşhis konulamaması, kanser tanısının atlanması, yanlış dozda ilaç verilmesi, hatalı organın ameliyat edilmesi gibi daha sayılabilecek pek çok vaka malpraktistir.

- Hukuk açısından komplikasyon nedir?

Dava açan ve açma hazırlığında olan hastalar için her zaman ayrımda zorlanılan ve karıştırılan bir kavramdır. Bu olay bir "komplikasyon mu malpraktis mi?" sorusudur. Çünkü tedavi sırasında ortaya çıkan her istenmeyen sonuç malpraktis değildir. Kimi zaman doktor, güncel tıp kurallarına uygun olarak, özenli ve dikkatli davranmasına rağmen istenmeyen zararlar doğabilir. Hekimin, güncel tıp kurallarına uygun davranmasına ve her türlü özeni göstermesine rağmen meydana gelen istenmeyen sonuç komplikasyondur. Komplikasyon aynı zamanda "kabul edilebilir risk" olarak da tanımlanır. Bilindiği üzere tüm tıbbi uygulamalar, özellikle cerrahi operasyonlar doğası gereği risklidir. İşte öngörülebilen ve her tür çabaya rağmen önlenemeyen bu riskler komplikasyondur ve hekimin sorumluluğundan bahsedilemez. Önemli olan doktorun komplikasyonu zamanında fark ederek hemen gereken müdahaleyi yapmasıdır. Fark edilmeyen veya zamanında müdahale edilmeyen komplikasyonlar ise malpraktise dönüşür ve doktorun sorumluluğu doğar.

- Bu nedenle komplikasyon ile malpraktis ayrımı için ön inceleme şart diyebilir miyiz?

Evet, dava açmadan önce, oluşan sonucun malpraktis mi yoksa komplikasyon mu olduğunun araştırılması gerekir. Hasta avukatlarının öncesinde bir tıbbi uzman görüşü almasını tavsiye ederiz, aksi halde, hasta ve hasta yakınları için ağır yargılama maliyetleri, büyük zaman kaybı ve psikolojik yıpranmalar söz konusu olacaktır. Yeri gelmişken ifade etmek gerekir ki, açılan davaların ciddi bir bölümü komplikasyon olduğu tespit edilmesi nedeniyle yıllar sonra ret ile sonuçlanmaktadır.

- Doktor açısından malpraktis davalarındaki durumları nasıl anlatırsınız?

Malpraktis davalarında, hasta ile dava edilen hekim tarafında yaşananlar ve çelişkiler doğal olarak birbirinden çok farklıdır. Doktorların çoğu dava edilmiş olmalarını mesleki itibarlarının zedelenmesi olarak algılayıp, büyük bir psikolojik baskı altına girebiliyor. Özellikle komplikasyon olduğunu düşündükleri vakalarda bu duyguyu daha ağır yaşadıklarını fark ediyoruz. İlk kez bir dava ile karşılaşan doktorun, karmaşık hukuksal süreçleri ve savunmalarını nasıl yöneteceği, tıbbi terimlere ve vakalara hâkim bir avukatı kısıtlı sürede nasıl bulacağı konusunda zorlandıkları görülüyor.

- Bir de hasta açısından aynı soruyu soralım…

Hastalar açısından ise, tedavi süreci ve sonuçları ile ilgili yüksek beklentiler ve gerçekte karşılaştıkları durumlar arasında fark olması hayal kırıklığına yol açabilir. O nedenle istenmeyen her sonuç için, belirttiğim komplikasyonlar için dava açma eğiliminde oluyorlar. Ayrıca, davalarının 8-10 yıl sürmesi, yargılama maliyetlerinin yüksek olması, karmaşık hukuksal süreçler, hastaların zararlarının tazmin edilmesini ve adalet arayışını zorlaştırıyor.

- Bilirkişi kurumu için neler söylersiniz?

Bu davalarda her iki taraf için de önemli sorunlardan birisi de bilirkişilik müessesesidir. Birbirinden farklı ve çelişkili tıbbi görüşler, dikkatsiz ve eksik incelemeler ile oluşturulan özensiz raporlar yargılamaların uzamasına ve hatalı kararlara yol açabiliyor.

- Doktorların malpraktis davalarında savunmada karşılaştıkları en büyük zorluklar nelerdir?

Doktorların savunmada yaşadığı en büyük zorluklardan birinin, tıbbi uygulama hatası olmadığını belgeyle ispatlamada yaşadıkları güçlük olduğunu görüyoruz. Çünkü malpraktis davasında, diğer davaların aksine, hekim hatasının olmadığını ispat etmek durumundadır ve en önemli delili ise hasta kayıtlarıdır. Bu kapsamda malpraktis davalarında en sık karşılaşılan........

© T24


Get it on Google Play