menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bilirkişi cephesi: Toplum sözleşmesi çözülüyor, asıl kaygılanmamız gereken bu

10 1
08.07.2024

Diğer

08 Temmuz 2024

Malpraktis davalarında bilirkişi raporları hayati önem taşıyor. Davanın seyrini ve sonucunu etkileyen bu raporları hazırlayan bilirkişilerin doktorlardan oluşması ise tartışmalara neden oluyor. Prof. Dr. M. Murat Civaner, Uludağ Üniversitesi Tarihi ve Etik Anabilim Dalı'nda öğretim üyesi ve ayrıca bilirkişi olarak görev yapıyor. Prof. Dr. Civaner, malpraktis dosyasında bilirkişi açısıyla görüşlerini dile getirdi.

- Hiç bilmeyen bir kişiye malpraktisi nasıl anlatırsınız?"

Kısaca, "sağlık hizmetinden kaynaklanan zarar" olarak ifade edebilirim. Söz konusu zarar sağlık çalışanlarının dikkat ve özen ve/ya bilgi ve beceri eksikliği nedeniyle ortaya çıkabileceği gibi başka nedenlerle de oluşabilir. Günümüzde sağlık hizmetleri sadece hekimin belirleyici, karar verici olduğu bir hizmet olmaktan çıkmış, sağlık kurumunun altyapısından kullanılan malzemeye, geri ödeme politikasından personel istihdam politikasına, çalışma koşullarından sağlık çalışanlarının nitelik ve niceliğine pek çok etmenle belirlenen bir yapıya bürünmüştür. Dolayısıyla hastaların uğradıkları zararlar sağlık hizmetinin çok çeşitli boyutlarındaki sorunlarından kaynaklanıyor olabilir. Bu nedenle malpraktis kavramını klasik olarak "hekim hatası" tanımlamak yerine, "Sağlık hizmeti kaynaklı zarar" olarak ele almak daha doğru diye düşünüyorum.

- Aydınlatılmış onam metinleri açılan davalarda hasta tarafından yeterince anlaşılmadan imzalanan metinler olarak karşımıza çıkıyor. Bu konuda önce aydınlatılmış onam metninin tanımı soralım sonra da anlaşılmaması konusundaki görüşlerinizi alalım.

Aydınlatılmış Onam (AO), eskiden geçerli olan "rıza" kavramından farklı. AO kişilik hakkına dayanır ve temel olarak hastanın kendi yaşamı ve sağlığı hakkındaki kararlara katılımının sağlanmasını amaçlar. Kişinin kendi yaşamı ve sağlığı hakkında özerk bir karar verebilmesi ise ancak sağlık durumu ve kendisine önerilen tıbbi girişim hakkında yeterince bilgi edinmesi ve daha önemlisi, bu bilgileri anlaması ile mümkün olabilir. Dolayısıyla AO bir form imzalatmaktan ibaret olmayıp, öncesinde hastanın durumu ile önerilen girişim ve alternatiflerini tüm boyutları ile anlamasını sağlayacak bir süreci tarifler. Bu süreçte hasta kendi sorularını sorabilmeli, durumunu ve önerilen girişimi anlayabilmeli, bunu kendi dünyasında değerlendirip girişime onam vermeli ya da reddedebilmelidir. Form ancak bu sürecin en son basamağında, süreci kayıt altına almak için gündeme gelmeli. Bununla birlikte kamu sağlık hizmetlerinin "Sağlıkta Dönüşüm" programı ile ticarileştirildiği günümüzde, hekimler performansa dayalı ödeme sistemi ve sevk sisteminin kaldırılması nedeniyle 3-4 dakikada bir randevu veren bir sistemde çalışmak durumunda kalıyor, böylesi bir sistemde onam sadece formalite bir form imzalatmaya indirgenebiliyor. Örneğin bir poliklinikte günde 120 hasta bakıldığını gözünüzün önüne getirin; hasta başına 4 dakikada hekimin tıbbi değerlendirmesini bitirip hasta ile sağlıklı bir iletişim kurarak gereği gibi onam alması ne derecede mümkün? Oysa onamın uygun biçimde alınabilmesi için hasta başına en az 15 dakikalık süre ayrılabilecek bir sağlık sistemine gereksinimimiz var. Ancak ne yazık ki çalışma koşulları dikkate alınmıyor, tüm sorumluluk çalışanlara yükleniyor.

- Tıp etiği hekimin hatası ile oluşan zarar konusunu nasıl tanımlıyor? Hekim hatası ile oluşan zarar arasındaki ilişkiyi nasıl ifade ediyor?

Tıp Etiği'nin çalışma alanı tıbbi uygulamalardan kaynaklanan değer sorunları. Konu özelinde temel değer sorunu, "insanların aldıkları sağlık hizmetinin kendilerine zarar vermesi" biçiminde tanımlanabilir. Bu zararlardan bazıları önlenebilir, bazıları ise her türlü önlemin alınmasına karşın önlenemez. Burada önemli olan 1. Yarar-zarar muhasebesinin bilimsel bilgiyle ve hasta özelinde yapılmış olması ve 2. O hastanın gereksinimine göre belirlenecek sağlık hizmetinin tüm boyutlarıyla uygun nitelik ve nicelikte sunuluyor olmasıdır. Bu koşullar yerine getirildiğinde tıbbi uygulamanın etik açısından -sonucundan bağımsız olarak- haklı çıkarılabilir olduğunu kabul ederiz. Dolayısıyla Tıp Etiği, hizmet kaynaklı zarar konusuna sadece "hekim hatası" çerçevesinde bakmaz; oluşan zararın tüm nedenlerinin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini savunur. Çünkü hem hizmet sunanlar için adil olan yaklaşım budur, hem de, daha önemlisi, genel........

© T24


Get it on Google Play