Siyasi çöküntü, yerel seçimler ve merkez sağ
Diğer
13 Mart 2024
Yaklaşan yerel seçimler ve geçen yıl yapılan genel seçimler çok açık biçimde gösterdi ki Türkiye'de siyaset ciddi bir krize girmiş ve tıkanmış durumdadır. Sadece uzatmaları oynamaktadır.
Erdoğan'ın popülist-oportünist-muhafazakâr-otoriter karakterli 25 yıllık iktidarı bu siyasi krizi sadece yapay biçimde öteleyen bir parantezdi. Ama bu ara dönemin de sonu gelmek üzere.
Post-Erdoğan döneminde bu krizin daha da ötelenebilmesi hem kendi cenahında yerine geçebilecek karizmatik lider ihtimalinin düşüklüğü; hem de yapay ötelemenin artık kabına sığmayacak boyutta çok fazla patlayacak enerji biriktirmesi nedeniyle çok büyük ihtimalle artık mümkün olmayacak.
Erdoğan sonrası için mevcut iktidar içinde çok büyük ve acımasız bir post kavgası yaşanma ihtimali de oldukça yüksek.
Türkiye'de siyasetin aslında içine girdiği ama Erdoğan etkisiyle sadece yapay biçimde ötelenmiş ve geçici olarak uykuya dalmış derin krizin iki boyutu ve nedeni var:
İlki, Özal-Demirel sonrasında ülkede Merkez-Sağ'ın iflas etmesi ve bir türlü toparlanamamasının doğurduğu boşluğun siyasetin dengelerini bozması ve siyasetin olağan mecrada ve evrimsel süreçte gelişmesine engel olması.
Son dönemde bir ara İyi Parti bu boşluğu doldurabilecek bir potansiyele tam da ulaşabilecek gibiyken, liderinin vizyonsuzluk ve basiretsizlikle geçen yılki Cumhurbaşkanlığı ve genel seçim sürecini aşırı kötü yönetmesi ve salt küçük hesaplarla, kendi mahallesi orijinli "kazanacak adayı" (Mansur Yavaş) Cumhurbaşkanı adayı olarak –gerekirse kendi partisinin ilk tur adayı olarak- ortaya çıkarmayı –iş işten geçmeden- vakitlice kotaramaması muhtemelen kendisinin de partisinin de siyasi sonuna mâl olacak.
Pek muhtemel 31 Mart seçimlerinin en büyük kaybedeni kendi partisi olacak.
Yukarıdaki sorunu bir yana bıraksak da, gerek adaylıkların parayla satıldığı iddialarına karşı, gerekse kendi partisinden seçilmiş birçok milletvekilinin bir anda partisine sırt çevirip iktidar saflarına katılmasına karşı topluma hiçbir inandırıcı öz eleştiri yapamamış bir parti yönetimine artık güvenip de kim niye oy versin?
Siyasetin krize hatta bitkisel hayata girmesinin ikinci ve belki de daha asli nedeni ise Türkiye'de siyasetin en önemli iki ezeli-ebedi ve hayat-memat meselesi olan Kürt sorunu ile din-devlet ilişkisi sorununun çözümü için ufukta hiçbir realist çözüm perspektifinin görünmemesi.
Her iki temel sorun da ne yapılırsa yapılsın, hangi somut ve aktüel olay veya girişim gündeme gelirse gelsin, o ya da bu şekilde üzeri betonla bir kat daha örtülerek, çözümsüzlük sürekli biçimde daha da perçinleniyor.
Her yeni çözüm niyeti veya girişim hazırlığı sonrasında dönüp dolaşıp en uygun "çözüm" olarak yine "çözümsüzlük" yani statükonun korunmasında karar kılınıyor.
Köy yakmalar veya boşaltmalar bitiyor. Kent merkezinde hendekler kazılıyor ve üzerine bombalar yağdırılıyor. O bitiyor, hemen kayyımlar devreye giriyor. Hatta Kürt siyasi liderler gözdağı amaçlı hapse atılıyor.
Birkaç yıl önce Dicle Üniversitesindeki bir doçentlik jüri üyeliği için Diyarbakır'a gitmiştim.
Bir öğretim üyesi arkadaşın utana sıkıla söylediği şeyi unutmuyorum:
"Hocam, hendekler zamanında Sur mahallesinin üzerine helikopterlerin bomba yağdırmasını öğrenciler derste sınıfın camından naklen izlerken, ben derste sıra o konuda olduğu için 'hukuk devleti' konusunu anlatıyordum!"........
© T24
visit website