İnsanlık Durumu
Diğer
04 Aralık 2023
Geçen haftaki yazımı “firariler savaşı kahramanlardan daha çok düşündürür” gibi bir cümleyle bitirmiştim. Oradan devam edeyim. Evet, kahramanlardan daha çok düşündürür firariler savaşı ve insanlık durumunu. O yüzden birer insan olarak kaygıları, korkuları, varsa vicdani davaları veya argümanları, bilinsin, duyulsun istenilmez, göz önünde tutulmaz, derhal susturulur firariler.
ABD’nin Afganistan işgalinin başladığı 2001 yılında Amerikan donanması birliklerinden 1484 asker firar etmişti. Sadece 2001 yılında. Bir sonraki yıl bu rakam 1721’e çıkmıştı. 2003’te rakam yarıya inip 2004’te 744 olmuşsa da 2005’te yeniden 1173’e tırmanmıştı. Bunlardan herhangi birinin hikayesini duyduk mu, biliyor muyuz? Ukrayna cezaevlerindeki birkaç tugay askere eş sayıda firarinin ya da İsrail ordusundan firar eden 2000 küsur askerin hikayesini öğrenebilecek miyiz? Muhtemelen hayır. Varsa yoksa kahramanların (!) hikayeleri.
Cepheden firar edenleri yaşam ve ölüm, umut ve çaresizlik eksenlerinde ne zaman düşünsem aklıma Masaki Kobayashi’nin “The Human Condition” (İnsanlık Durumu) üçlemesinin ana karakteri olan Kaji gelir. Hayatım boyunca beni en çok etkileyen film olmuştur, İnsanlık Durumu. İlki (No Greater Love) ve ikincisi (Road To Eternity) 1959 yılında, üçüncüsü (A Soldier’s Prayer) ise 1961’de vizyona girmiş bir Japon sinema şaheseridir.
İnsanlık Durumu, II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden 14 yıl sonra çekilmiş. Yani benden yaşlı ve toplamda 9 küsur saatlik epey uzun bir “savaş filmi.” Ayrıntılarına pek hâkim olmadığımız Mançurya cephesinde geçiyor büyük ölçüde ve savaşan taraflardan çok insanı, değerleri, çelişkileri, vicdani muhasebeleriyle hayatta kalma mücadelesi eşliğinde odağına almasıyla çarpıyor.
Pasifist ve sosyalist bir dünya görüşüne sahip ana karakteri Kaji’nin aşka, insana ve aydınlık bir gelecek perspektifine yönelik ümitlerini karşı karşıya kaldığı tüm olumsuzluklara rağmen ve ne pahasına olursa olsun sürdürme mücadelesi üzerinden ilerliyor İnsanlık Durumu. Bir Japon yönetmen tarafından çekildiği halde, Japonya’nın II. Dünya Savaşı’ndaki saldırgan tutumunu yerlere vuran bir bakışla ele almasıyla da ayrıca takdire şayan.
Sanırım beni İnsanlık Durumu ölçüsünde sarsan çok az film olmuştur. Ancak, filmin ana kadın karakteri Michiko’nun Kaji’ye duyduğu aşk için çıktığı yolculuk ve göze aldıkları mı, yoksa Kaji’nin vicdani ilkeleri ve inançları uğruna aşkını ikinci plana atmak durumunda kalışı mı, yoksa yoksa Kobayashi’nin bu ve buna benzer çok sayıda gerilimi yüzeye taşıması mı beni daha çok etkilemişti, o genç yaşımda, şimdi tam hatırlamıyorum. Yine ona yakın yıllarda okuduğum, Andre Malraux’nun İnsanlık Durumu ve Paul Nizan’ın Fesat romanlarından da çok etkilendiğime göre, ikincisi olabilir. Yine de tam emin değilim, çünkü İnsanlık Durumu aynı zamanda bir aşk filmi ve pekâlâ ilki de geçerli olabilir.
Filmden bugün pek çok şeyi hatırlamıyorsam da üçlemenin........
© T24
visit website