Tarihin kıskandığı lider
Çok heyecanlıdır. Elinde, yazdığı yedi sayfa. Bu sayfalar, 29 Ekim 1933 günü Cumhuriyet’in Onuncu Yıldönümü’nde, Ankara Hipodrom’da milletine yapacağı konuşmaydı...
Son sayfada, son cümleden önce, liderin yazdığı ama okumadığı şu sözler hüzünlü bir vedadır: “Bu söylediklerim gerçek olduğu gün, senden (Türk Milleti’nden) ve bütün uygar insanlık âleminden dileğim şudur: Beni hatırlayınız!”
Tarihin kıskandığı lider, hatırlanmak istiyordu. Ama bir şartı vardı: “Bu söylediklerim gerçek olduğu gün...” 86 yıl geçti... Hiç yanılmadığı görüldü...
Konuşma metnini düzeltirken, bu cümleye geldiğinde duygulanır. Yanında bulunan Yusuf Hikmet Bayur’un da etkisiyle, bu mutlu günde milletine veda anlamı vereceğini düşünür. Cümlenin üzerini çizer. Törende okumaz.
“Beni hatırlayınız...”
★★★
8 Haziran 1938’de, hastalık kötüleşmiştir. Doktor çağrılır. Bu arada, Hatay’a Türk askerinin giriş tarihi kararlaştırılır. Hatay, O’nun son davasıydı, ancak kendisini de bitirmişti.
5 Temmuz 1938 günü, Türk askeri Hatay’a girer. Milletinin lideri, Türk askerinin Hatay’a giriş zaferini kutlamak için, çocuk coşkusuyla küçük bir motorla boğazda gezintiye çıkar. Ateşi, 39 dereceyi aşmış ve artık yatağa düşmüştü.
5 Eylül 1938’de, vasiyetine son şeklini verip notere teslim eder...
Sabah gözlerini açtığında, başucunda Afet İnan vardır...
Ağzından dökülen şu sözler, sona yaklaştığının bir itirafıydı: “Ölüm demek böyle olacak kızım...”
★★★
28 Ekim 1938... Atatürk, Sabiha Gökçen’i kabul eder: “Yarın bayram değil mi Gökçen? Bugünü halkımla, halkımın içinde kutlamak isterdim. Beni Cumhuriyet Bayramı’nda halkımdan uzak tutan bu hastalığa lanet ediyorum.”
Cumhuriyet’in 15. yıldönümü törenlerine katılmak ve Ankara ile son kez kucaklaşmak arzusundaydı. Beş yıl önce, 10. yıl kutlamaları konuşma metninde üzerini çizdiği, “Beni hatırlayınız” sözünü söyler miydi?.. Kim bilir?..
Çok sevdiği milletiyle, hastalığı nedeniyle birlikte olamıyordu. Sayılı günleri kaldığının farkında mıydı bilinmez ama tarihin akışını değiştiren lider için büyük bir ıstıraptı...
İsyan eder... Savaş meydanlarında bile, bu ölçüde çaresiz kalmamıştır...
★★★
5 Kasım 1938... Başbakan Celal Bayar’ı kabul eder. Devlet işleriyle ilgili bilgi alır. Bu, Bayar’ın Atatürk’ü son ziyareti olacaktı. Lider, milletine son görevini yapıyor, devlet işleriyle uğraşarak veda ediyordu.
6 Kasım 1938... Kardeşi Makbule’yi, Afet İnan’ı ve Sabiha Gökçen’i birlikte kabul eder. Sevdikleriyle son görüşmesini yapıyordu. Üç kadın, ince kemikli elini son kez öptüklerinin farkında değillerdi. Hüzünlü bir vedaydı bu...
7 Kasım 1938... Lider, karnında toplanan suyun alınması için ısrar eder. Doktorlar, istemezler. Hiddetlenir: Niçin tereddüt ediyorlar, olacak olur.”
Altı litre su alınır. Son kez su alınmıştı.
8 Kasım 1938 Salı saat 18.30 suları...
Atatürk, fenalaşır. Yatağın içinde doğrulur. Midesi bulanıyordu. Bu sıkıntıyla söylenir:
“Hay Allah kahretsin!”
“Saat kaç” diye sorar.
Hasan Rıza Soyak: “Saat 7.00 (19.00) efendimiz.”
Dr. Neşet Ömer Bey, Atatürk’e seslenir:
“Dilinizi göreyim efendim!”
Atatürk, dilini ancak yarıya kadar dışarı çıkarabilir.
Dr. Neşet Ömer........
© Sözcü
visit website