menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Talep iletme muhalefeti

14 3
25.06.2024

Öncelikle bir not: Aşağıdaki yazı geçen hafta yazıldı. Ancak dünkü (24 Haziran'daki) Şimşek-Karatepe görüşmesinden çıkacak bazı ayrıntıları almayı da bekledim. Sonuçta yazımın içeriğini değiştirecek bir durum göremedim. Pazar akşamı bir TV kanalında söylediğim gibi, bu görüşmenin bir "sağırlar diyaloğu" biçiminde geçmesi ve herhangi bir somut sonuç vermemesi beklenirdi. Nitekim öyle olmuş görünüyor. Dış ve iç sermayenin program müdürü Şimşek'in zaten esneme payı olsaydı, bunu 31 Mart seçimleri öncesinde Erdoğan'a daha fazla göstermeyi tercih ederdi. Karatepe'nin ilettiği dört başlıktan (diğerleri asgari ücret, emekli aylıkları, tarımsal destekler ve vergi adaletsizliği) Şimşek'in sadece vergi alanında geleceğe dönük olumlu niyet beyanında bulunması bile önceden öngörülebilirdi. Çünkü Türkiye'nin vergi yapısındaki çarpıklık uluslararası finans kuruluşlarının dahi şikayetçi olduğu bir konudur.

Siyasi muhalefetin işlevi nedir? Eğer halkın taleplerini iktidara iletmekten ibaretse, o zaman dernek türü yapıların, demokratik kitle örgütlerinin işlevi nedir? Soruyu bir de son seçimde birinci parti konumuna yükselmiş bir anamuhalefet partisi açısından sorarsak, olayın tuhaflığı daha da belirginleşir.

İşin özünde, iktidarın "masumiyeti" ve "iyiniyeti" üzerine bir önkabul olmalı. Özellikle ekonomide. "Yanlış" politikalar uygulanmıştır; iktidar "rasyonel politikalara" geçiş yapmıştır ama bu programın da ölçüsüzlükleri vardır ve bunlar onarılmalıdır. İktidarın uyguladığı politikalar gelir dağılımını aşırı bozmaktadır; halktan kopuk uygulayıcılar bunu yeterince kavrayamamaktadır veya yürütmenin esas adamına ulaşılamamaktadır. Anamuhalefet halkın sesi olmalı, ekonomi yönetimine çıkış yollarını ve kaynak sorununun nasıl çözülebileceğini göstermelidir. Bu kadar eşitsizlik üretilmesinin sistemin işleyişini bozacağı uyarısı eşliğinde elbette.

Elbette "programın" bütününe cephe almak "müzakerenin" raconuna uymaz; o zaman müzakere zemini de oluşmaz. Ama "programın" orasına burasına yama yapma önerileri, tam da bu programa esasta karşı olmamanın dışa vurumu değil midir?

Bu kadar safdillik inandırıcı gözükmeyebilir ama gerçeklerin önünden kaçış, kitlesel bir mücadeleden kaçışın da gerekçesidir. Sınıfsal bakıştan dehşetli ürküp yan yollara sapılınca anayolu bulma umudu da kolayca tüketilir. İktidarıyla muhalefetiyle bütün düzen partileri sermayenin ekonomik programına angaje edilir. Yeni normal (ki sistemin daimi normalidir) sermayenin özel bir baskılama yapmasına bile gerek kalmadan "ülkenin" (sermayenin) yüksek çıkarları doğrultusunda iktidar ve muhalefetin ortak hareket etmeye yönlendirilmesidir. Şimşek ile CHP yetkililerinin buluşturulmasıyla yapılan da budur.

Ülkenin/sermayenin âli menfaatleri için neler yapılmalıdır? OVP ve neoliberal amentü bunun çerçevesini zaten çiziyor. Şimdiki mesele buna anamuhalefeti de ortak etmek ve toplumdan bu yoksullaştırıcı "darlık iktisadına" ses yükseltilmesini engellemek... İşin bu noktaya geleceği "Altılı Masa"nın ekonomi programından da belli değil miydi?

CHP MYK'de ekonomiden sorumlu genel başkan yardımcısı konumunda olan değerli meslektaşım Yalçın Karatepe Birgün Gazetesi'nde 14 Haziran'da "Ne diyeceğiz?" başlıklı bir yazı yazdı. "Listemiz uzun, bazı başlıkları paylaşayım" diyerek 10 madde sıraladı. Şöyle:

1)Temmuz'da asgari ücrette artış yapılmalıdır; 2)Emekli aylıkları, kök aylıklar da dahil ciddi şekilde arttırılmalıdır; 3)Tarıma destekler milli gelirin yüzde 1'ine çıkarılmalıdır 4)TÜİK verileri şeffaflaştırılmalıdır; 5)KÖİ bilgileri kamuoyuyla paylaşılmalı, bu projeler kamu........

© soL


Get it on Google Play