Pan milliyetçilikler döneminde Demirtaş
Selahattin Demirtaş 2016 yılından beri hapiste. Hapse girdiğinde 43 yaşındaydı, bugün 52. Ömrünün en güzel yıllarını yok yere hapiste geçiren bir lider hakkında yazmak kolay değil. O yüzden yazıya hızla giderilmesi gereken bu büyük adaletsizlikten bahsetmeden başlamak doğru olmazdı.
Adını sanını koymakta zorlandığımız son “süreç” başlayalı 1 yılı oldu. Sürecin Demirtaş’ın özgürlüğüne kapı aralayıp aralamayacağı başından beri merak ediliyordu. Son birkaç haftada bu konudaki tartışmalar canlandı. Üstelik bu kez iktidar, AİHM’in Demirtaş’ın tahliyesini gerektiren son “ihlal” kararına itiraz etmeyerek bunu kolaylıkla sağlayabilirdi. Yapmadı.
Önümüzdeki aylarda süreç devam edecek olursa, bu konudaki tartışma da sürecektir. Üstelik DEM Parti destekçileri arasında Demirtaş’ın özgürlüğünü istemeyen bir aktör olarak Öcalan’a daha sıklıkla işaret edilmeye başlandığını görüyoruz. Daha genel kamuoyunda ise bu iddia, Öcalan yerine Demirtaş’ın süreci daha doğru yöneteceği, AKP-MHP koalisyonu karşısında –mesafeli ya da çatışmacı anlamında- daha farklı bir siyaset yürüteceği inancına dayanıyor. İnanç diyorum çünkü ortada bunu destekleyecek açık bir kanıt, örneğin Demirtaş’tan gelen siyasi bir mesaj yok.
Demirtaş’ın bu Kürt hareketi içinde başka bir siyasi hat izleyebileceği inancının taşınması, Kürt hareketinin yaşadığı siyasal- ideolojik dönüşümünün ve Türkiye’deki Kürt siyasallaşmasında ortaya çıkan yeni yönelimlerin anlaşılamamasından kaynaklanıyor.
Bu yönelimin belirginleşen semptomlarından biri, Kürt milliyetçiliği üzerinden siyasallaşmış kesimin gittikçe daha açık bir şekilde pan-Kürtçü bir yaklaşımı benimsemeye başlaması. Kavramı, bu aşamada bir siyasal itham olarak kullanmaktan ziyade, nötr anlamda kullanıyorum. Kastım şu: Sorunlarının ulusal düzeyde çözülmeyeceğini ve ulusal düzeydeki siyasi mücadelenin tıkandığını gören insanların doğrudan siyasal olmayan, milliyetçi romantizm diyebileceğimiz duygularla mitleştirdikleri bir Kürt tarihine ve sınırları aşan bir Kürt birliği mitosuna bağlanmaya başlamaları. Burada milliyetçi romantizmi de 19. yüzyıldan itibaren milliyetçi ideolojiye eşlik ettiğini gördüğümüz, çoğunlukla rasyonel olmayan duygusal bağlanma anlamında kullanıyorum.
Bir ara not olarak Pan-Kürtçülüğün yükselişi ile Türkler arasında Pan-Türkçülüğün yükselişinin aynı döneme denk gelmesinin bir tesadüf olmadığını ekleyeyim. Bu eşzamanlılılık, sadece, iki........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon