Ebrar Karakurt, Moskof ayazını unutur mu?
“Korktuğumu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Hissettiğim tek şey utanç! Kırk yaşıma yaklaşırken, sevdiğim ülkemin bana verdiği tek kariyer imkanı hapishane mahkumluğu. Utanıyorum. Burada HİÇ KİMSEYİM ve HİÇBİR ŞEYİM. Korkunç bir yoksulluk içinde yaşıyorum, sosyal hayatım tiksinti uyandırıyor, siyasilerin bana duyduğu güven eksikliği (kimin aklına gelirdi!) çevremdeki insanları ürkütüyor, benimle konuşmak tehlikeli, burada kimsenin benim yazılarıma ihtiyacı yok. Ama gitmeme de izin vermiyorlar, burada yaşamama da izin vermiyorlar, ölmemi de önermiyorlar. BU HAYATI YAŞAMAKTAN BIKTIM VE DEVAM ETMEMİN BİR ANLAMI OLMADIĞINI GÖRÜYORUM, çünkü artık tüm bu iftiralara, yalanlara ve nefrete direnecek gücüm ve imkanım yok. BENİ ABD’ye, Kansas’a GÖMÜN, MEZARIMA İSTEDİĞİNİZ TAŞI KOYUN, YETER Kİ ÜZERİNE “SONUNDA ÖZGÜR OLDU” YAZIN.”
41 yaşındaki eşcinsel şair Gennady Trifonov, kapana kısıldığı Sovyetler Rusyasını bu sözlerle anlatmış, Amerika’da yaşayan arkadaşlarından yardım istemişti. Trifonov, Ekim Devrimi’nin ilk yıllarında eşcinsellere de özgürlük vadeden, fakat Stalin ile birlikte eşcinselliğin yeniden bir suç haline geldiği Sovyet rejimiyle 20 yaşında tanışmıştı. İstihbarat örgütü KGB, Trifonov’un eşcinsel olduğunu zorunlu askerliğini yaptığı sırada öğrenmiş, gözaltına alarak tanıdığı bütün eşcinsellerin listesini vermesi istemişti. Trifonov, baskılara boyun eğip bir isim listesi imzaladı mı bilinmiyor. Fakat KGB’nin baskısı o denli yoğundu ki Trifonov askerden döner dönmez intihar girişiminde bulunmuş, genç yaşında telafisi olmayan bir depresyona girmişti. Askerliğinin ardından genç şair, sadece ailesine ve yakın arkadaşlarına elden dağıttığı aşk temalı şiirler yazdı. Sovyetlerde eşcinsel aşkı konu edinen ilk şairlerden biriydi. Sovyet muhalifi yazarların, şairlerin eserlerini inceliyor, özellikle rejime muhaliflerin eşcinseller konusundaki önyargılarını eleştiriyor, muhalif aydınların eşcinsel hakları konusundaki sessizliğini kınıyordu. Hiçbir muhalif geride bırakılmamalıydı, eşcinseller dahil. Trifonov, 1976 yılında muhalif yazarların katıldığı bir toplantı çıkışında 3 KGB ajanı tarafından durduruldu, ölesiyle dövüldü. Bu sadece bir uyarıydı. Trifonov yazmaya devam etti. 3 ay sonra tutuklandı. Sovyetler rejimi, Trifonov’u eşcinsellik “suçunu” işlediği için 4 yıl hapse mahkum etmişti. İleri sürülen deliller yazdığı eşcinsel aşk şiirleri ve mektuplarıydı. Trifonov, Stalin döneminden miras kalan ve DeStalinizasyon sırasında iptal edilmeyen nadir hükümlerden biri olan Ceza Kanunu m.121 doğrultusunda 4 seneliğine bir çalışma kampına gönderildi. Hem gardiyanlar hem de eşcinselleri sevmeyen diğer mahkumların kötü muamelesine maruz kaldı.
Trifonov, 1980 yılında serbest bırakıldı. Artık hapiste değildi, fakat özgürlüğüne de kavuşamamıştı. Yazıları yayınlanmıyor, “eşcinsellik suçu” sabıkası nedeniyle işe giremiyordu. Yaşayan bir ölüye dönmüştü. Annesi dışında kimsesi yoktu. Sadece rejim değil, toplum da düşmanı kesilmişti. Annesiyle birlikte yaşadığı apartman dairesine imrenen iki kadın komşusu, ana oğlu daireden çıkartmak için Trifonov’a iftira atmış, üzerlerine durduk yere saldırdığını iddia etmişti. Eşcinsel şaire bu tür meselelerde iftira atmak kolaydı. Halihazırda zaten “mimliydi”. KGB her hareketini takip ediyor, her mektubunu okuyor, komşularından düzenli ihbar mektupları istiyordu. Trifonov’a atılan kara bir leke, iftira hiç tartışılmadan kabul edilebilirdi. Trifonov yeniden gözaltına alınmış, fakat bu sefer sadece eşcinsellik suçları değil, holiganlık gibi suçlardan da yargılanmaya başlamıştı. Mahkemelerin teknik ve yasal gözüken süreçleriyle Trifonov’un itibarı adım adım yok ediliyordu. Rejimin taktiği basitti. Trifonov sadece eşcinsellik suçlarıyla yargılansa uluslararası baskı artabilirdi. Bu yüzden adi suçlar ileri sürülüyor, teknik süreçler adım adım uygulanıyor, her bir dava belirli aralıklarla açılıyor, böylece hem yargılama aşaması anlaşılması zor kompleks bir sürece dönüşüyor hem de uluslararası ilgi azalıyordu. Hırsızlık, holiganlık, kamu düzenini bozma gibi suçlar genel ve muğlak tanımlarla uygulanıyor, eşcinsel olduğu için yargılandığı gerçeğinin üstü kapatılmaya çalışılıyordu.
Trifonov, yazdığı mektuplarla Amerika’daki Rus dostlarından yardım istemeye devam etti ve nihayetinde 1988 yılında ülkeyi terk etmeyi başardı. Yurtdışında uzun bir süre yaşadıktan ve eğitim verdikten sonra 2011’de Rusya’da hayatını kaybetti. Sovyetlerin yıkılmasının ardından büyük umutlarla vatanına dönen Gennady Trifonov, kendi vatanında özgür bir birey olarak gözlerini yumduğunda Sovyetler tarihi boyunca yaklaşık 60 bin kişinin hüküm giydiği “eşcinsellik suçu” artık yürürlükten kaldırılmıştı.
Eşcinsellerin “Nazi” olmakla suçlandığı komplo davaları sona ermiş, diğer bütün rejim muhalifleriyle birlikte eşcinsellerin de yollandığı çalışma kampları kapatılmış, eskiden 5 kişi bir araya gelince hapse atılan eşcinseller diğer rejim muhalifleri gibi dernekler kurmaya başlamıştı.
Fakat bu özgürlük rüzgarı kısa sürmüştü. Eski bir KGB ajanı olan Putin, Sovyetleri aratmayacak bir rejimi adım adım inşa etmişti. Stalin dönemindeki gibi yine gazeteciler öldürülüyor, muhalifler çalışma kamplarına kapatılıyor, yazılar sansürleniyordu. Putin’in otoriter rejiminin en büyük “düşmanı” ise eşcinsellerdi. LGBTİ hareketi ve dernekleri, Putin rejimine göre Rusya’daki aile yapısını yok etmeye çalışan Batı ajanlarıydı. “Gerçek bir Rus’un” eşcinsel olmasının imkanı yoktu, bu nedenle eşcinseller kamusal alandan silinmeli, sindirilmeliydi. Putin’in özellikle Batı’ya karşı kurduğu dilin ana omurgasını oluşturan bu söylem yasalara da yansıdı.
Rusya Parlamentosu 2009 yılında hukuk devletinin korunması gibi kaygılarla reddettiği “eşcinsel propagandası yasağı” yasasını 2013 yılında kabul etti. Bu muğlak yasak her sene daha da genişletildi, kamusal alanda eşcinsel olduğunun ima edilmesi,........
© Serbestiyet
visit website