Biden, İsrail uğruna neleri yaktı?
Takvimler 10 Haziran 1963’ü gösterirken Vietnam’ın en büyük şehri Saigon’da Başkanlık Sarayı’nın hemen ötesindeki Phan Dinh Phung Bulvarıyla Le Van Duyet Sokağı’nın tam kesiştiği noktada bir araba durdu. İçinden geleneksel kıyafetleriyle 3 Budist rahip indi. Halihazırda ellerinde pankartlarla mevcut hükümeti protesto eden yaklaşık 200 Budist rahip araçtan inenlerin etrafında bir halka oluşturdu. Budist rahipler, şaibeli seçimler sonucu yönetimi ele geçirmiş Güney Vietnam hükümetinin lideri Ngo Dinh Diem’i protesto ediyordu. Diem, ülkenin ’unu oluşturan Katolik azınlığına mensuptu ve yönetimi boyunca ülkenin ’ını olan Budistleri dışlamıştı. Budistler ibadetlerini özgürce yapamıyor, üst düzey kamu görevlerine gelemiyor, silah edinemiyor, Katolik paramiliter gruplarının saldırılarına uğruyordu. Budist rahipler de dünya kamuoyunun ilgisini çekmek, Diem üzerindeki baskıyı arttırmak istiyordu. Özellikle Soğuk Savaş döneminde Diem’in Batı ve ABD’nin desteğini kaybetmesi ülkedeki değişimin fitilini ateşleyebilirdi. Fakat çözüm ne sandıkta ne sokaktaydı. Diem lehine verilen oyların kayıtlı seçmen sayısını aştığı seçimler Budistler için olası bir tepki gösterme yöntemi değildi. Her türlü eylem yasaklanıyor, barışçıl göstericilerin üstüne ateş açılıyordu. Budist rahiplerin radikal yöntemler dışında bir çaresi kalmamıştı, fakat inançları gereği şiddet de bir çözüm değildi. Ellerinde kalan tek silah kendi bedenleriydi.
Arabadan inen 65 yaşındaki rahip Thich Quany Duc sakince yere çöktü ve lotus pozisyonunu aldı. Yanındaki rahipler ise kafasından aşağıya benzin döktü. Thich, kibriti yaktı ve kendini ateşe verdi. Yanık et kokusu caddeyi, alevler ise bütün bedenini sararken rahip bir kez “ah” demedi, bir tek kasını dahi hareket ettirmedi. Hareketsiz ve sessiz bir şekilde lotus pozisyonunda yanarak öldü.
Sakin ve sessiz bir şekilde kendini yakan rahibin çekilen fotoğrafı bir çok basın ödülü almakla kalmadı, hem Vietnam’da hem de uluslararası toplumda ötekileştirici Katolik hükümetine yönelik tepkilerin artmasına vesile oldu. 1963 yazında bu eylemden etkilenen 5 Budist rahibi daha hükümeti protesto etmek amacıyla kendini yaktı.
Kasım ayına doğru artan eylemler sonucu Diem hem kamuoyunun hem de ABD’nin desteğini kaybetmiş, ABD destekli bir darbeyle koltuğundan indirilip infaz edilmişti. Kennedy hükümeti, Diem’in Budist çoğunluğa uyguladığı zulmün Sovyetler güdümündeki Kuzey Vietnam tehdidine karşı ülkeyi zayıflattığı kanaatindeydi. Budist rahiplerin kendini yakması Kennedy’i bizzat etkilemiş, Diem yanlısı Amerikalıları artık dinlememeye karar vermişti. Fakat bu intihar eylemlerinden etkilenen sadece ABD Başkanı Kennedy değildi. ABD’nin 1963’te Vietnam Savaşı’na dahil olması, 1965’te kara harekatı başlatması, sivilleri hedef alması ve 60 bin Amerikalı askerin Vietnam’da hayatını kaybetmesine tepki gösteren savaş karşıtı Amerikalılar da Vietnamlı Budist rahiplerden etkilenmişti. Nitekim 1965 yılında 82 yaşındaki Alice Herz, Michigan’da Vietnam Savaşı’nı protesto etmek için kendini ateşe verdi.
Norman Morrison ve ailesi
Herz’den etkilenen dindar savaş karşıtı Hıristiyanlar da Vietnamlı Budistlerin izinden gitti: Norman Morrison, Kasım 1965’te 1 yaşındaki kızını yanına aldı ve Pentagon’un önünde kendini yaktı. Kızını yanında götürmesinin sebebi Vietnam’da Amerikalıların öldürdüğü çocuklara dikkat çekmekti. Morrison’un mensubu olduğu Quaker cemaati intihar eylemini kınamamış, Morrison’ın barış arzusunu paylaştıklarını belirtmişti. Çoğu dindar Hıristiyanlardan oluşan savaş karşıtlarının ABD’nin Vietnam’a asker yollamasına yönelik bu protestolar 1968’e kadar devam etti, 7 kişi kendini yakarak can verdi.
Kendini yakanlar sadece Amerika’da değil, Sovyet bloğunda da vardı. Sovyetlerin, insancıl bir sosyalizmin uygulandığı Çekoslovakya’yı diğer uydu devletleriyle birlikte işgal etmesi ve Prag Baharı’nı söndürmesi komünist tahakküm altında yaşayan 68 kuşağını da hareket geçirmişti. 20 yaşındaki Çek üniversite öğrencisi Jan Palach, kendini yakmış, Sovyet işgaline karşı tepkisini canını feda ederek göstermiş, Palach’ı 5 Çek muhalif daha takip etmişti.
Çek halkı Jan Palach’ı kendini yaktığı yerde anıyor
Vietnamlı bir rahibin kendini yakması, kısa bir zaman içerisinde temel hak ve özgürlüklerin askıya alındığı, gösteriler veya seçimlerle politikaların değişmesinin imkansız olduğu totaliter rejimlerde muhaliflerin “son çare”sine dönüşmüştü. Sovyetler’de gençler ve liberaller, Çin’de Tibetli rahipler kendilerini yakıyor, kamuoyu ve dünyanın tepkisini totaliter uygulamalara çekmeye çalışıyordu. Bu tür ülkelerde medyanın da akıl almaz bir tahakküm altında olması bu eylemlerin duyulmasını engelliyor, bu da etkisini azaltıyordu. Fakat sosyal medyanın dünya çapında yayılması 2011’de işin seyrini, el arabasına haksız yere el konulduğu için kendini yakan Tunuslu bir sokak satıcısı da Arap coğrafyasının kaderini değiştirdi.
Tunus’un geçmişteki “tek adamı” Bin Ali, kendini yakan Buazizi’yi hastanede ziyaret ediyor.
26 yaşındaki 8 kişilik bir aileyi geçindiren sokak satıcısı Muhammed Buazizi’nin el arabasına bir belediye zabıtası el koymuş, belediyeye gidip yetkililerle konuşmaya çalışan genç adam, el arabasını ve sattığı meyveleri geri alamamıştı. Kimse genç adamı umursamamış, muhattap almamıştı. Buazizi belediyenin önünde kendini ateşe verdi. 1 ay sonra da hayatını kaybetti. Buazizi sadece kendini değil, Tunus ve Ortadoğu’daki bütün tek adam rejimlerini de ateşe verdi. Ölümüne gösterilen tepkiler önce hayat pahalılığına, ardından Tunus polisinin onlarca........
© Serbestiyet
visit website