Garsona kaba davranana güvenme!
Bir ülkedeki siyasi partilerin demokratik değerlere ve adalete bağlılığını ölçmede başvurulacak en güvenilir kıstaslardan biri, onların toplumdaki en zayıf ve en kırılgan kesimlere dair eylem ve söylemleridir. Daha açık bir anlatımla, siyasi partiler, elleri kolları bağlanmış bulunan ve en temel hakları türlü nedenlerle ayaklar altına alınan birey ve gruplarla hemhal oldukları ve onları kamusal alanda savundukları ölçüde demokrasiye ve adalete yakınlaşırlar. Buna mukabil siyasi partiler, zayıflara karşı aldıkları menfi tavırlar nispetinde de demokrasi ve adaletten uzaklaşırlar.
Türkiye’de bugün mülteciler/sığınmacılar/göçmenler, en zayıf ve en kırılgan kesimlerin başında geliyorlar. Bilhassa Suriyeliler korkunç bir iç savaştan geçtiler, geçiyorlar. Canlarını kurtarmak için gittikleri ülkelerde, elbette Türkiye’de de, en ağır şartlar altında hayatlarını idame ettirmeleri yetmiyormuş gibi bir de çok yönlü nefrete muhatap oluyorlar.
Mülteciler, sürekli hedefe tahtasına oturtuluyorlar. Varlıklarını onların yokluğu üzerine bina etmiş siyasiler tarafından ateşe sürülmek isteniyorlar. Ülkenin yaşadığı her sorunun müsebbibi olarak gösteriliyor, yalan yanlış bilgi ve haberlerle kriminalize ediliyorlar. En kesif önyargılar onların üzerine boca ediliyor, en basit insani ihtiyaçlarını karşılamaları bile onlara çok görülüyor ve hakarete maruz kalıyorlar.
İnsanlıktan çıkarılıyor mülteciler, aşağılanıyorlar. Kem gözlerle onlara bakanlar karşılarında kendileri gibi anne, baba ve evlat olan birini, yani bir insanı görmüyorlar. Aksine onlardan insan-altı bir varlıktan bahseder gibi bahsediyorlar. Şeytanlaştırılıyor, kötülükle özdeşleştiriliyorlar ve düşman olarak kodlanıyorlar. Onlara yönelik her çeşit gayri-insani müdahale de, bu kodlama sayesinde, mubah kılınıyor.
Uğursuz Bir Yarış
Hülasa mülteciler, günümüz Türkiye’sinin en zayıflarını oluşturuyor. Düşman olarak mimlendiklerinden onlara yönelik hukuk dışı tedbirlerin........
© Serbestiyet
visit website