Milli dış politika mümkün mü olmalı mı?
Dış politika kamuoyunun öncelikleri arasında pek olmamıştır. Doğal olarak seçmen kendisini doğrudan doğruya etkileyen ekonomik konulara daha çok önem vermekte, seçimlerdeki tercihlerinde dış politikaya pek yer tanımamaktadır. Son dönemlerde yapılan seçimlerde bunu hep görmüşüzdür. Dış politikanın ağırlıklı rol oynadığı benim hatırladığım tek genel seçim 1977 yılında yapılandır. Başbakan Ecevit 1974 Kıbrıs Barış Harekatının kendisine verdiği ivmeyle partisi CHP’ni A oyla seçimlerde şimdiye kadar görülmüş en iyi neticeye taşımış, ancak o zamanki sistemle yine de TBMM’de çoğunluğu kazanamamıştı. Bunun dışında dış politikanın en büyük etken olduğu seçim olmuşsa ben hatırlamıyorum.
Aslında bu başka ülkelerde de geçerlidir. Seçmen genellikle kendisine daha yakın gördüğü sorunlara ağırlık verir. Avrupa’da ve ABD’de bugünlerde seçmenin önceliklerinin başında kaçak göçün yer aldığını ve bunu önleyecek adaylara yöneldiğini görüyoruz. Aşırı sağın birçok Avrupa ülkesinde yükselmesinin başlıca nedenlerinden biri de şüphesiz budur.
Geçmişte ülkemizde de dış politikanın seçim konusu olmamasının bir nedeni de şüphesiz siyasi partilerin dış politika hedeflerinin birbirlerinden çok farklı olmamasıydı. NATO’ya bağlılık sadece siyasi partiler için değil, geçmiş dönemlerde maalesef arka arkaya gelen askeri müdahaleler sırasında da değişmez bir öncelikti. Kıbrıs ve Ege politikası hangi parti iktidara gelse pek değişmezdi. AB ile ilişkilerde koalisyon hükümetlerinin teşekkül tarzından dolayı asgari müştereklerde buluşulurdu. Bu alanda ilerleme kaydedilememesinin bir sebebi de asgari müştereklerin gerçekten de en alt düzeyde olmasıydı.
Dış politikanın yürütülmesi hükümetlerin çizdiği ve iktidarlar değişse de pek değişmeyen hedefler çerçevesinde profesyonellerin elindeydi. İktidarlar sık sık değiştiği için profesyonel kadrolara pek müdahale etmezler, o kadrolar da çizilen genel çerçeve dahilinde işleri yürütürlerdi. Bakanların sık sık değiştiğini bildikleri için hiçbir siyasi partiye yanaşmazlar. Bir bakana fazla yakın gözükürlerse başka bir partiden gelen halefi tarafından damga yiyeceklerini ve kariyerlerinin bundan zarar göreceğini düşünürler siyasi partilere eşit mesafede durmaya çalışırlardı. İstisnalar tabii olmuştur ama istisnaların kaideyi bozmadığı malum.
Dış politikanın hedeflerinin ortak olması yürütülmesini kolaylaştırıyordu şüphesiz. Ancak daha önceki yazılarımda da sık sık dile getirdiğim şekilde hedeflerin ulaşılabilir noktada olmasının garantisini teşkil etmiyordu. Tersine bürokratların elinde dış politika en az risk içeren şekilde, dolayısıyla sorun çözme yerine sorunları erteleme yolunun tercih edildiği bir yöntemle yürütülüyordu. İktidarlar değiştikçe genel çizgiler değişmediği için herhangi bir sıkıntı yaşanmazdı. Ancak bürokratlar risk sevmediği için daha önce de belirttiğim gibi sorunlar çözümlenmekteyse birikiyor, yenileri ekleniyordu.
Benim kişisel kariyerim açısından geriye baktığımda doğrusu bu sistemin bürokratlar açısından sıkıntı yarattığını söylemek mümkün değil. Muayyen bir partiye........
© Serbestiyet
visit website