Demografi sorunu, kaçak göç sorunu
Son haftalarda TÜİK tarafından yayınlanan ülkemiz kadınlarının süratle azalan doğurganlığı ile ilgili rakam içinde bulunduğumuz her bakımdan kaotik durumda layık olduğu ilgiyi uyandırmadı. 2001 yılında 2,38 olan doğurganlık nüfusun stabl olması için gereken 2,1’i de geride bırakarak 1,5’e düşmüştür. Bu rakam birçok gelişmiş ülkenin gerisinde kalmaktadır. Bu trend devam ederse her nesil kendisinden öncekinden 1/4 daha küçük olacak, yaşlı nüfus oranı gittikçe artacak, genç sayısı azalacaktır. 2064 senesinden itibaren dünya nüfusunun azalmaya başlayacağı hesaplanmaktadır. Yüzyıl sonunda sadece dört Afrika ülkesinde doğurganlığın nüfusun aynı seviyede kalması için yeterli olacağı tahmin edilmektedir. Şimdiden Kore’nin nüfusu dört yıldır azalmaya başlamış, hatta Çin’inkinin de 2040 yılında bu noktaya ulaşması beklenmektedir. Nüfus sorunu Çin’in dünyanın en büyük ekonomisi olma hedefini şüphesiz olumsuz yönde etkileyecektir. Borç yükünü daha küçük bir nüfus taşımak zorunda kalacak, emekli maaşlarını ödemek gittikçe zorlaşacaktır.
Bunun nedenleri incelendiğinde sadece gelişmiş ülkelerde kadınların iş hayatında daha uzun kalmak için çocuk sahibi olmayı ertelemedikleri, ayrıca gelişme yolundaki ülkelerde de kadınların eğitim düzeyinin artmasıyla doğurganlığın azalmakta olduğu görülmektedir. Bu trendin doğurganlığı teşvik politikalarıyla tersine çevrilemeyeceği, zira devletin daha fazla para vermesinin aileleri çocuk yapmaya yönlendirmediği bu tür teşvik politikaların uygulandığı ülkelerde beklenen neticenin alınmamasından görülmektedir.
Ülkemizdeki durumun bir incelemesi 24-30 Mayıs 2024 tarihli “Oksijen” gazetesinde Selçuk Şirin imzasıyla yayınlandı. Bu incelemeye göre bütün dünyada ve özellikle bizden daha çok gelişmiş ülkelerde görülen doğurganlıktaki düşüş ülkemizde bunlardan daha hızlı ve sert bir şekilde gerçekleşmiştir. Danimarka, Fransa, İngiltere ve Almanya gibi ülkelerde doğurganlık ülkemizdekinden daha yüksek. Aynı gazetede yayınlanan başka bir araştırmada ise Ankara, İstanbul ve İzmir’de doğurganlığın iyice azaldığını, hatta Doğu ve Güney Doğuda da yavaşlama trendinde olduğunu gösteriyor.
Doğurganlığı teşvik için harcanan paralardan sonuç alınmaması üzerine gelişmiş ülkelerde alternatif çözüme veya en azından sorunun etkilerini hafifletmeye yönelik arayışlara gidilmeye başlamıştır.
Tabii her ülkede aynı politikalar uygulanmamaktadır. Ancak görebildiğim kadar ilk başvurulan yöntem emeklilik yaşını yükseltmek olmuştur. Bazı ülkelerde bunu yapmak kolay olmuştur ama örneğin Fransa’da emeklilik yaşını kademeli olarak 64’e yükseltme yolunda Macron yönetiminin girişimleri ilk önce sert bir duvara toslamış, Fransa’da çok yaygın olan ve birkaç yılda bir patlak veren bazen de şiddete sahne olan gösterilere yol açmış ama sonunda reform kabul edilmiştir. Sadece 1968 yılında ve sonrasında doğanlara uygulanacak olması tepkiyi hafifletmiştir. Başka bir öneri ise çalışma saatlerinin uzatılmasıdır. Yeni yeni dile getirilen bu fikrin de pek hoş karşılanmayacağını tahmin etmek zor........
© Serbestiyet
visit website