31 Mart sonrası iktidar bloğu ve ordu
Ümit Akçay, 31 Mart seçimlerinden sonraki muhtemel gelişmeleri eleştirel devlet teorisinin “iktidar bloğu” kavramı etrafında incelediği Gazete Duvar yazısında, şunları söylemişti:
“Mevcut durumda AKP’nin oy oranının gerilemesi, onu iktidar bloğunun diğer bileşenlerinin taleplerine daha duyarlı hale getirmektedir. (…) AKP hakim sermaye fraksiyonunun taleplerine karşı daha güçsüz duruma düşmektedir. Benzer bir durum AKP ile bürokrasi arasında da görülebilir. Toplumsal desteği gerileyen AKP, iktidar bloğu içinde askeri ve sivil bürokrasinin ve onun siyasi temsilcilerinin taleplerine karşı daha uyumlu davranmak zorunda kalacaktır. Bu iki dinamik, önümüzdeki dönem için bir ‘yumuşama’ ya da bir çeşit ‘demokratik açılım’ beklemenin gerçekçi olmadığına işaret ediyor.”
Bu yazıda, bu önermenin askerî bürokrasi ayağını tartışmak istiyorum.
Kuşkusuz, söz konusu iktidar bloğu içindeki bileşenlerden birinin zayıflamasının güç dengesini onun aleyhine değiştirmesi, bu bakımdan da, zayıflayan bir AKP’ye karşı eli güçlenen bir ordunun kendi taleplerini gündeme getirmesi beklenebilir.
Bununla birlikte, iktidar bloğunun güncel durumuna bakarken bu bloğun bileşenlerinden biri olan ordunun güncel durumunun da somut bir analizini yapmak yerinde olur.
Çünkü aktörler sabit kalmayıp sürekli değişmekte, bu arada ordu da değişmekte, yeni pozisyonlar almakta, uyumlanmaktadır.
Dahası AKP, son sekiz yılda doruğa ulaşacak biçimde, 22 yıllık iktidarı süresince en sıkı “markajlarından” birini ordu üzerinde uygulayarak onu yapısal, ideolojik ve kültürel olarak dönüştürmüş, dönüşmeye zorlamış durumdadır. Bu bakımdan karşımızdaki ordunun 2002’deki ordu olmadığı çok açıktır.
Ordunun değiştiği/dönüştüğü konusunda genel bir mutabakat olmakla birlikte, analizlerimizi güvenilir bir zemine oturmaktan alıkoyan şeylerden biri, bu dönüşümün/değişimin gerçek/nesnel mahiyetini, hangi uzamlarda, hangi genişlik ve derinliklerde olduğunu tam anlamıyla bilmiyor oluşumuzdur.
AKP iktidara geldiğinde bir “kapalı kutu” olan ordu, bütün o sivilleşme çabalarına rağmen kapalı bir kutu olmayı sürdürmekle kalmayıp daha da içine kapanmış durumdadır.
Öyle ki, bir zamanların “Genelkurmay gazetecileri”nin bile mevcut olmadığı bugünkü ortamda, orduya dair kamuoyuna sızan tek bilgi türü şehit/yaralı haberleri ile “Atatürk fotoğrafı takmayan teğmen” örneğinde olduğu gibi çeşitli sansasyonel haberler olmaktadır.
Bu........
© Serbestiyet
visit website