Bozkurt selamı tartışması üstüne düşünmek
Avusturya ile oynadığımız maçta iki gölü atan Melih Demiral’ın bozkurt selamı ile kutlama yapması hem Avrupa’da hem de Türkiye’de tartışmalara neden oldu? Bir grup için bu simge bir siyasi partiyi temsil ediyor ve milli takımda kullanılması eleştiriliyor. Başka bir grup sembolü Türk geçmişinden gelen, Türklüğü temsil eden siyaset üstü bir simge olarak görüyor. Üçüncü bir grup ırkçılık olarak yorumluyor. UEFA da tartışmaya dahil oldu. Bu tartışma bozkurt ve bozkurt selamının tarihi ile tartışmaları da beraberinde getirdi. Bir felsefeci olarak dışarıdan baktığım zaman aslında işin en temel boyutu, sembollerin doğasının, görmezden gelindiğini görüyorum. Bu da konu hakkında sağlıklı düşünme üstüne önemli bir engel teşkil ediyor. Bu yazıda işin bu boyutunu ele almak istiyorum.
Bozkurt selamı ve sembolü bir sembol. Dolayısı ile sembollerin genel özeliklerini taşır. Dolayısı ile bozkurt selamının ya da sembolünün anlamı nedir sorusuna cevap vereceksek, semboller nasıl anlam kazanır sorusunun cevabını anlamamız lazım. Bu yazıda bunu anlamaya çalışacağız.
İlk önemli tespit, sembollerin nesnel bir anlamı yoktur, insan zihni anlamı yaratır ve taşır. Semboller doğaları gereği keyfidir ve önemlerini insan bilişinin sağladığı yorum ve bağlamlardan alırlar. Semboller Ferdinand de Saussuretarafından geliştirilen göstergebilim tarafından incelenir. Saussure’ün teorisi, gösteren (sembolün biçimi) ve gösterilen (temsil ettiği kavram) arasında ayrım yapar ve aralarındaki ilişkinin doğal olmadığını, daha ziyade sosyal gelenekler ve bireysel algılar aracılığıyla inşa edildiğini öne sürer. Örneğin, “ağaç” kelimesi, kolektif anlaşma yoluyla ağaç kavramını temsil eden bir gösterendir, ancak kelimeyi oluşturan sesler veya harfler hakkında doğası gereği “ağaca benzer” hiçbir şey yoktur. Sembollere yüklediğimiz anlamlar sembollerin kendisine özgü değildir. Bozkurt da böyledir. Bozkurt bir gösterendir, kendisinde bir millet ya da siyasi partinin izleri yoktur. Ona anlam yükleyip bu kavramlarla ilişkilendiren insan zihnidir.
Sonraki soru şu: Sembollerin tek bir anlamı mı vardır? Özneldoğasından dolayı bir sembol aynı coğrafyada bile farklı gruplar tarafından farklı şekilde yorumlanabilir/algılanabilir. Bu noktada Jacques Derrida’nın analizi faydalı olacaktır. Jacques Derrida anlamın sabit olmadığını, sonsuz yeniden yorumlamaya tabi olduğunu savunur. Derrida’nın yapısökümkavramı, metinlerin ve sembollerin çoğu zaman birbiriyle çelişen ya da çatışan çoklu anlamlar ve yorumlar taşıdığını ortaya koyar. Derrida’ya göre her yorumlama eylemi yeni anlam olasılıkları yaratır. Derida tekil, kesin bir anlam kavramına meydan okuyarak, bunun yerine anlamın her zaman akış halinde olduğunu, çeşitli bağlamların ve bakış açılarının etkileşimine bağlı olduğunu öne sürer. Busembollerin çok anlamlı olduğu anlamına gelir. Tek bir sembol farklı ve bağlamlara ve yorumlara dayalı olarak birden fazla anlama sahip olabilir.
Şimdi bu teorik ve soyut analizden pratiğe dönelim. Burada ele aldığımız felsefi bakış açısı, sembollerin neden bu kadar farklı tepkilere ve yorumlara yol açabildiğini de açıklamaya yardımcı olur. Örneğin, ulusal bir bayrak kendi vatandaşları üstünde vatanseverlik duyguları uyandırırken, diğerlerinde baskı veya sömürgecilik düşüncelerini hatırlatabilir. Sembolün kendisi aynı kalsa da ona yüklenen anlamlar kişisel deneyimlere, kültürel geçmişe ve tarihsel bağlama bağlı olarak büyük ölçüde farklılaşmaktadır. Bu değişkenlik, sembollere ilişkin yorumlarımızı........
© Serbestiyet
visit website