menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kim öldürecek: “katil çocuklar” mı “çocuk katiller” mi?

17 0
28.10.2025

Türkçe euphemism’in bulduğu bir söz: suça sürüklenmiş çocuk (SSÇ). Kötülük zaten içimizde mi, yoksa çevre mi bizi sürükler? Bu uzun uzadıya roman olacak mevzu, bu tartışmadan kaçalım. Pedagojik açıdan suçlu çocuk tabirinin, hiç değilse küçük suçlar için kullanılmamasında fayda var; fakat katil çocuk demekte de bence bir beis yok, insan öldüren için bu kadar ihtimama gerek de yok.

’Politically correct denen şey hayatın bütün tadını kaçırdı’ demişti Roman Polanski; her ne kadar daha çok kendi sansasyonel geçmişine yönelik linçe içerlemiş gibi görünse de, hak vermemek elde değil.

Juvenile offender (çocuk suçlu) ya da délinquant mineur (suç işleyen küçük) Fransızcasıyla, medeni dünyanın mahkemelerinde hâlâ kullanılıyor. BM ve diğer enternasyonal kuruluşlarda ise a child in conflict with the law, yani hukukla çatışma hâlinde olan çocuk terimi var. Bu terimi ilk kanunlarına koyan da bir Batı ülkesi değil, 2000 yılında Hindistan oldu. Türkiye bu yumuşatılmış tavrı Hindistan’dan 5 yıl sonra, 2005 yılında göstermiş ve kanımca hukukla çatışma hâlinde olan çocuk tabirine nazaran daha yaratıcı ve müşfik bir terim icat edilmiş.

Once upon a time in America’dan.

Çocukluğunun bittiği anı hatırlayan var mıdır? Al Capone’un Tanrı’dan bisiklet ümidini kesip çalmaya başlayıp Tanrı’dan bunun affını istemesi tam öyle bir an mıdır?

New York City’de, Manhattan köprüsünün kadraja girdiği ikonik açıda, çocuk çetelerinin en ünlüsü Noodles ve arkadaşları var. Düşman çetenin üyesine denk geldikten hemen sonra küçük Dominic’in vurulmasından hemen önceki anın görüntüsü bu.

Dominic seke seke neşeyle ilerlerken, can havliyle dönüp kaçar, Sergio Leone kendi özgün tarzında slow motion’la anı uzatır ve Ennio Morricone’nin melodisiyle drama yükselir, küçük gangster Dominic bize, yani kameraya doğru koşarken yere yığılır ,duygu söner, yüreğimiz burkulur; Noodles’ın (De Niro’nun filmdeki ergenliği) yüzüne bir gölge çöker ve sadece Dominic can vermez, Noodles’ın çocukluğu da orada sona erer ve soğuk yetişkinlik başlar; artık Bugsy’i öldürmesi gerekecektir.

O sokak sahnesi için yüreğimiz burkulur da gerçek hayatta bu çocuk çeteleri için neredeyse Auschwitz hayalleri kurulur; hatta bunlardan bazıları hayata da geçirilir (Salvador’u yöneten psikopat ve icraatları gibi) ve Türkiye dâhil dünyanın pek çok yerindeki ırkçı çevrelerden alkış da alır; oysa yaptığı, inim inleyen hastaların gürültüsünden rahatsız olan bir şehri iyi hissettirmek için hastaların ağzını bantlamaya benzer.

Amerikan yanlıları ve Amerikan karşıtlarının müşterek beceriksizliğinde sefalete mahkûm olan Güney Amerika ülkeleri şu an Birleşik Devletler’deki neredeyse bütün çetelerin insan kaynağı hâline geldi. Bir zamanlar New York ve Chicago’da bu çeteler, İtalyan, İrlandalı —uçuk gelecek ama biraz da Yahudilerden— müteşekkildi. Sergio Leone ve Scorsese’nin filmleri, bugünün parıltılı Amerika’sının cilasını hafifçe kazırsanız The Gilded Age’in vahşiliğinden başka bir şey bulamayacağımız mesajlarıyla doludur.

Amerika’ya göç hiç durmadı; önce İngilizler, İskoçlar, sonra İrlandalılar, sonra 19. yy sonu ve başlarında gelen İtalyanlar; Çarlık Rusyası’ndan III. Alexandre’a suikastın günah keçisi Yahudiler ve bu günlerde bütün bir Güney Amerika…

Gangsterlik, çetecilik de bu göç sırasıyla aynı şekilde paralel oldu; önce İngilizler, sonra İrlandalılar ve İtalyanlar; hatta uçuk gelse de bir zamanlar Yahudiler bile gangsterlik ettiler, eşitlik gelip herkes insan öldürme hakkına sahip olunca six-shooter’ların kavisli kabzalarının hazzını almak için sıra Afro Amerikalılardaydı; onlar da yorulunca engin çölleri alıp da gelmiş, bir hayli kuruyup sertleşmiş Meksikalılar bu işi erbabına bırakın dediler. Bu devir daim, bu suçlu kuşaklar arasındaki bir görev değişiminden çok yalın bir sosyolojik hakikat çıkıyor; yeni gelenler galiba suça karışıyor.

Hayat, sanatı; sanatın hayatı taklit etmesinden daha fazla taklit eder/ Oscar Wilde.

Semtlerin yenileri ezilenler, itilip kakılanlar birbirine tutunur ve saldırganlaşır; dünyanın kaidesi bu. Spartacus ve çevresi de kendi döneminin gangsteri, sokak çetesiydiler. Şimdilerde Türkiye’de en popüler mevzu ırkçılık sosuyla bu çocuk çeteler. Kökü derin mafyaları bile racon, adap bilmezlikleri ile ürperten bu kör şiddetin tetikçileri kim?

İsimlerini daha çok franco-belgian comics’ lerinden almışlarsa da etnik olarak bakıldığında neredeyse tamamı Kürt ailelerin çocukları ve büyükşehirlerin gettolarında yetişmeler. Yeraltı dizisi Adana Sıfır Bir ile ölçülemese de belki bir miktar motivasyon bulan bu çeteler bu diziler çekildiği için var olmadılar; onlar........

© Serbestiyet