Entelektüeller ve aptallar
İnsan, kimi zaman da çok okumaktan yazamıyor. Bu defa bana öyle oldu en azından; üst üste okuduğum kitapların yoğunluğu altında ezilmekten yazmaya geçemedim. Yeterince sindirip düşünemediğim için yazma hissi oluşmadı. Buna rağmen zorlamalı ve yazmalıydım belki de ama içimdeki sese kulak vererek bekledim.
Yeterince demlenmeden yazmak yürümeden koşmak gibi; nefesinizin nereye kadar yeteceğini hiç bilemeyeceğiniz, dahası hedefe ulaşma ihtimalinizin genellikle çok düşük olduğu, aradığınız keyfi alamadığınız, zararlı bir yorgunluk olma ihtimali yüksek. Demlenmek için bir ömür bekleyip -Knut Hamsun gibi mesela- tek satır yazamayan yazarlar olduğunu bilmek yazamadığımız zamanlar için bir teselli midir, yoksa ıstırap kaynağı mı bu da ayrı bir soru olarak dursun.
Son bir iki aylık süreçte, geçen yoğun sükûnet döneminden sonra dönüp okuduklarıma baktım ve hangisinin en çok demlendiğini anlamaya çalıştım. İçlerinde, yazıya da başlığını veren, Malezyalı siyasetçi ve sosyolog Seyid Hüseyin Alatas’ın kitabı Entelektüeller ve Aptallar (Babil kitap) öne çıktı. Belki de zaten üzerine sıkça kafa yorduğum bir konusu olduğu içindir, ya da yazdıkları onda daha fazla demlenmiş olduğundandır, bilemiyorum; su hazırdı demini çabuk aldı! Oysa, Cemil Meriç’ten Rimbaud’a uzanan çok geniş bir yelpazede epeyce okumuştum. Belli ki okuduğumuz kitapları sadece biz seçmiyoruz!
Seyid Hüseyin’in, benzer düşünür, alim ya da siyasetçilerden en önemli farkı Doğuyu da Batıyı da eşit derecede ve derinlikli bir biçimde biliyor olması. Bu durum, hem kendi toplumunu sert ve rahat eleştirmesine, kişisel bir hesaplaşmaya girişebilmesine hem de Batı’ya yönelik hamasi ve yüzeysel öfkelerle saldırmaksızın düşünsel bir hesaplaşma gücü gösterebilmesine imkan veriyor. Bunun tersi de oldukça geçerli bir şekilde, hem Batı’ya en sert eleştirileri ve hücumları getirebiliyor hem de kendi toplumunu ve bütün bir Şark’ı olabilecek en güçlü ve doğru yerden savunabiliyor.
Kendisini Türk okuruna çok kolay sevdirebilecek bir yazar dolayısıyla, hemen her dönem yakıcı şekilde ihtiyacını duyduğumuz ama her nedense en zor bulduğumuz türden kalemlerden. Okumaya başlar başlamaz, bu bizim de hikayemiz hissi ilk sayfadan itibaren sizi sardığı için bir süre sonra yabancı bir yazar okuduğunuz hissini kaybediyorsunuz. Temel meselesi de çok ama çok tanıdık: “Biz niye böyleyiz?”.
Kitabın benim açımdan önemi, bugünlerde Türkiye için de hiç olmadığı kadar değer kaybına uğradığı bir dönemde, gerçek anlamda entelektüelin değerini ve toplumlar açısından vazgeçilmezliğini güçlü şekilde hatırlatıyor olması. Aynı şekilde, entelektüelsiz bir toplumun kaba siyasetçiler elinde nasıl çocuksu ve aşırı duygulara savrularak gerçeklik kaybına uğrayacağını ve “aptallaşacağını” iyi anlatıyor.
Alatas’a göre, insan topluluğunun olduğu her yerde entelektüel de hep olmuştur çünkü bu bir........
© Serbestiyet
visit website