Kur'an ve Sünnet Perspektifinde Nur Talebelerinin Namaz Tesbihatı
Tesbihat, Allah ile kul arasındaki irtibatı sağlayan önemli bir unsurdur. Bu irtibatı sağlamada -ilâhî emrin gereği olarak- namaza müteakiben yapılan zikirler büyük bir önem arz etmektedir. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Risale-i Nur Külliyatında namazdan sonra okunması sünnet olan tesbih, tahmid, tehlil, zikir ve salâvatın, her türlü şerden Allah’a sığınma ve Allah’ın isimleri ile dua etmenin “velâyet-i Ahmediyenin evradı” olduğunu söyler. (1)
Nur talebelerinin namaz sonrası yaptığı tesbihat ülkemizde bilinen ve yaygın olarak yapılan tesbihattan daha uzun ve kapsamlıdır. Bu çalışmamızda, nur talebelerinin önemli bir virdi olan namazdan sonra yaptıkları tesbihatın meşruiyeti ve muhtevası ayet ve hadisler çerçevesinde konu edilmektedir. Yöntem olarak soru-cevap şeklinde bir yol izlenmiş olup yapılan tesbihata yönelik tenkitlere Kur'an ve Sünnet perspektifinde açıklamalar getirilmiştir.
-Tesbihat nedir? Namaz tesbihatının dindeki hükmü nedir?
Tesbihat, en genel anlamıyla Allah’ı zikretmek, noksanlıklardan beri tutmak ve şükretmek gibi anlamları ihtiva etmektedir. Allah’ı zikretmek ise İslâm hukukuna göre farzdır. Namazlardan sonra yapılan zikir ve tesbihat da bu farza icabet etmenin önemli bir vesilesidir. Ancak namaz sonrası yapılan tesbihatın şer’i hükmü farz değil sünnettir. Tesbihat, Allah’a yaklaşmak ve Hz. Peygamber (sav)’in önemli bir sünnetini yerine getirme gayesi ile de asr-ı saadetten günümüze kadar kesintisiz olarak uygulana gelmiştir. Mezheplerde farklı uygulamalarla kendisini gösteren bu ibadet, Hz. Peygamber ve sahabe tarafından bireysel olarak uygulanmıştır. Tesbihat uygulamalarındaki farklılığın kaynağı Hz. Peygamber’den varid olan rivayetlerin çeşitliliğidir. Dolayısıyla tesbihatta standart bir formattan söz etmek mümkün değildir. (2)
-Nur talebelerinin yaptığı uzun tesbihat, bilinen tesbihattan daha geniştir. Bu tarz bir tesbihat bid’at değil midir?
Bid‘at biri geniş, diğeri dar kapsamlı olmak üzere iki şekilde tarif edilmiştir. Geniş kapsamlı tarife göre bid‘at Hz. Peygamber’den sonra ortaya çıkan her şeydir. Resûl-i Ekrem, İslâm’da güzel bir çığır (sünnet-i hasene) açana o çığıra uyanlar bulunduğu sürece sevap verileceğini, kötü bir çığır (sünnet-i seyyie) açana da aynı şekilde günah yazılacağını ifade etmiş, Hz. Ömer de teravih namazını topluca kılanları görünce, “Bu ne güzel bir bid‘attır” (3) demiştir. Bid‘atı sonradan ortaya çıkan her şeyi içine alacak şekilde geniş kapsamlı olarak kabul eden âlimler, Hz. Peygamber’in bid‘atı reddeden hadisleriyle her devirde günlük hayata girmesi zorunlu bulunan yenilikleri bağdaştırmanın yegâne yolu olarak onu, yapılmasında mahzur bulunmayan “iyi bid‘at” (bid‘at-ı hasene, bid‘at-ı mahmûde, bid‘at-ı hüdâ) ile yapılması yasaklanan “kötü bid‘at” (bid‘at-ı seyyie, bid‘at-ı mezmûme, bid‘at-ı dalâl) diye ikiye ayırmayı uygun bulmuşlardır. Kur’an’ı bir mushafta toplamak, teravih namazını cemaatle kılmak, minare ve medrese inşa etmek iyi bid‘ata, kabirlerin üzerine mum dikmek de kötü bid‘ata örnek olarak gösterilebilir. (4)
Nur talebelerinin yapmış olduğu tesbihatta bid‘at-ı hasene’ye bir örnektir. Birçok büyük zat gibi Bediüzzaman Hazretleri de Kur’an ve Sünnetten istifade ederek tertip ettiği dua, zikir, tesbih ve salâvatlar ile talebelerinin tefekkür ve zikir hayatına derinlik kazandırabilecek, edebî değeri olan özlü ifadeleri evrad olarak vermiştir.
-Namazdan sonra bu kadar çok çeşitli zikirlerin yapılması dinin esasına ve ruhuna uygun mudur?
Büyük bir hadis ve fıkıh âlimi İbn Hacer el-Askalânî, tevhîd lafızlarını içeren, fiilleri yaratmak, menetmek, bahşetmek ve kudretin tamamını Allah’a nispet etmek gibi hususları kapsayan bir zikrin namazdan sonra söylenmesinin müstehab olduğunu belirtmiştir. (5)
-Nur talebelerinin bir evradı olan tesbihatın içeriğinin ve terkibinin Kur’an ve Sünnete uygunluğunu gösterip açıklar mısınız?
Bir örnek olarak en uzun tesbihat olan sabah namazının terkip ve içeriğini sırasıyla inceleyelim.
a) Ezandan ve kametten sonra vesile duası okunur: "Allahumme rabbe hâzihî'd-da'veti't-tâmmeh ve's-salâti'l kâimeh, âti Muhammeden'il vesîlete ve'l-fadîlete ve'b'ashu mekamen Mahmûden ellezi veadteh. İnneke la tuhliful mîâd." Ezandan sonra, Hz. Peygambere (sav) salâvat getirmek sünnet; vesile duasını yapmak menduptur (6) Buhârî’de yer alan rivayete göre her kim ezanı işittiğinde ardından bu duayı okursa Peygamberimiz (asm) şefaatinin ona vâcib olacağını bildirmiştir. (7) Şâfiî mezhebinin bir fıkıh kitabı olan İânetü’t-Tâlibin’de müezzinin, kamet getirenin, ezan ve kameti dinleyenin ellerini kaldırıp açarak vesile duasını okumalarının sünnet olduğu yazmaktadır. (8) Şafii mezhebinden olan Bediüzzaman Hazretleri de sünnet olarak ezandan sonra da, kametten sonra da “Vesile Duâsı” okumuştur.
b) Sabah namazının farzından sonra sünnet olan "selam duası" okunur. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.), selâm verip namazdan çıkınca üç defa istiğfar eder ve “Allâhümme ente’s-selâm ve minke’s-selâm tebârekte yâ ze’l-celâli ve’l-ikrâm: Allah’ım selâm sensin. Selâmet ve esenlik sendendir. Ey azamet ve kerem sahibi Allah’ım, sen hayır ve bereketi çok olansın” derdi. (9)
c) Arkasından "Salâten Tüncinâ" ya da "Salât-ı Münciye" olarak bilinen salâvat okunur.
"Allâhümme sâlli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed. Salâten tuncînâ bihâ min cemîil ahvâli ve'l-âfât. Ve takdîlenâ bihâ cemiâ'l-hâcât. Ve tutahhirunâ bihâ min cemî'ıs-seyyiât. Ve terfeunâ bihâ indeke â’led-deracât. Ve tübelliğunâ bihâ aksa'l-gâyât. Min cemî'il-hayrâti fi'l-hâyâti ve ba’de'l-memât. Âmin yâ mücib'ed-deavât, ve'l-hamdü lillâhi rabb'il-âlemin."
[Allah'ım! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Âline öyle bir salât ve rahmet eyle ki, Onunla bizleri bütün dehşetli korku ve her türlü âfetlerden halas eyle, bütün ihtiyaçlarımızı yerine getir, bizleri bütün günah ve kötülüklerden temiz kıl, yanında en üstün derecelere yükselt, bizleri gerek hayatta ve gerekse öldükten sonra bütün hayırların en yüksek gayelerine vasıl eyle. Ey bütün dua ve isteklere cevap veren Mucîb! Duamızı kabul eyle. Hamd olsun Âlemlerin Rabbi olan Allah'a ki, hamd ancak O’na mahsustur.]
"Salâten Tüncinâ" hakkında Şifâü’l-Eskâm eserinde Fakihânî Rahimehullah Ebû Mûsâ Darir’den şöyle nakleder: “Bir gemi yolculuğunda Aklabiye denilen çok şiddetli bir fırtınaya tutulan bu zat, uyku esnasında Resulullah Efendimizi görür ve Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem kendisine bin defa okumak üzere Salâten Tüncînâ Salavât-ı Şerifesini tâlim buyurmalarını söyler. Nihâyetinde tüm gemi halkının kurtulduğunu nakleder.” (10)
Bu salâvat ve dua Bedîüzzaman Hazretlerinin bizzat kendisi için yazdırdığı ve vefâtına kadar da yanından ayırmadığı Cevşen-i Kebîr defterinde kayıtlıdır. Bediüzzaman Hazretleri bu salâvat hakkında defterine şu notu yazdırmıştır: “Meşhûr-u âlem ve gâyet mücerreb ve umûm aktabların mergûbu bir salavât-ı şerîfedir.” (11) Keza hadis-i şeriflerde de bu mahiyette dualar mevcuttur. Birkaç örnek vermek gerekirse Ümmü Gülsûm binti Ebî Bekr rivâyet ediyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, Âişe’ye şu duâyı öğretti: “Allah’ım! Senden şimdi ve gelecekte (olacak) olan, bildiğim ve bilmediğim bütün hayırları istiyorum. (…) Allah’ım! Senden kulun ve Resûlün Muhammed’in istediği bütün hayırları istiyorum.” (12)
Velhasıl, namazdan sonra salâvat getirmek sünnete uygun bir davranıştır. Nitekim Ebu Davud, Nesaî ve Tirmizî’in rivayet ettiği bir hadiste Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur: “Biriniz namazı kıldıktan sonra, Allah’a hamdu sena etsin, sonra Peygamber’e salâvat getirsin, ondan sonra dilediği duaları yapsın.” (13)
c) Müteakiben bir defa:
"Allâhumme innâ nukâddimu ileyke beyne yedey külli nefesin ve lemhatin ve lahzatin ve tarfatin yatrifu bihâ ehlü's-semâvâti ve ehlü'l-aradîyn, şehâdeten eşhedü en,.." [Allah'ım! Her nefeste, her bakışta, her anda, semâlar ve yerler ehlinin her göz açıp kapamasında Sana şehadetimizi takdim ederiz ki:] dedikten sonra on defa:"Lâ ilâhe illallâhu vahdehu lâ şerike leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hâmdü yuhyi ve yumit ve hüve hayyun lâ yemût biyedihi'l-hayr ve hüve alâ külli şey’in kadir" denir. Onuncusunda sonuna "ve ileyhi'l-masîyr" eklenir.
Yine burada da Allah’ı tesbih eden ifadelerin bir benzerini hadis-i şeriflerde görmekteyiz. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) buyurdu ki: “Her kim, sabah namazından sonra diz çökmüş olarak, konuşmadan önce on defa “Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke lehü; Lehü’l-mülkü ve lehû’l-hamdü yuhyî ve yümîtü ve hüve alâ külli şey’in kadîr.” derse kendisine onlarca sevap yazılır, on günahı silinir, on derece yükseltilir, o günün tamamında her şerden emin ve emniyette olur, şeytandan korunur ve o gün hiçbir günah ona ulaşarak amelini iptal etmez!” (14) (Aynı zikir ileride tekrar edilecektir. Bu zikrin detaylı kaynakları o pasajın dipnotunda verilmiştir.)
d) Sonra eller ters çevrilerek:
Peygamber Efendimiz (asm), “Allah’tan bir şeyin olmasını istediği zaman ellerinin içini yukarıya çevirirdi. Ancak bir şeyden sakınacağı zaman ise ellerinin içini aşağıya çevirirdi.” (15)
Allâhümme ecirnâ min'en-nâr (3-5 veya 7 defa söylenir)
Namaz sonrası tesbihâtın bu kısmı Peygamber Efendimiz (sav) tarafından özellikle sabah ve akşam namazlarından sonra okunması tavsiye edilmiştir. Müslim b. Hâris et-Temimî babasından şunu rivâyet etmiştir: “Peygamber Efendimiz (sav) bana şöyle buyurmuştur: Akşam namazını kıldığın vakit, namazdan sonra hiç konuşmadan yedi kez ‘Allahümme ecirnî min’en-nar’: Allah’ım, beni cehennem ateşinden koru der ve şayet o gece ölürsen Cehennem ateşinden beraat olunursun ve eğer sabah namazından sonra aynı şekilde dersen ve gün akşama kadar olan zamanda ölürsen yine cehennem ateşinden beraat olunursun.” (16) Duadaki metin farklılığı olarak hadis-i şerifte geçen ecirnî "ben" tesbihatta geçen ecirna "biz" demektir.
Allâhümme ecirnâ min fitneti'd-dîniyyeti ve dünyeviyyeh
Allâhümme ecirnâ min fitneti ahiri'z-zamân
Allâhümme ecirnâ min fitneti'l-mesihi'd-deccâli ve's-sufyân
Allâhümme ecirnâ mine'd-dalâlâti ve'l-bıd'ıyyâti ve'l-beliyyât
Allâhümme ecirnâ min şerri'n-nefsi'l-emmâreh
Allâhümme ecirnâ min şurûri'n-nüfûsi'l-emmârati'l-firâvniyyeh
Allâhümme ecirnâ min şerri'n-nisâ
Allâhümme ecirnâ min belâ'in-nisâ
Allâhümme ecirnâ min fitneti'n-nisâ
Allâhümme ecirnâ min azâbi'l-kâbr
Allâhümme ecirnâ min azâbi'l-yevmi'l-kıyâmeh
Allâhümme ecirnâ min azâbi cehennem
Allâhümme ecirnâ min âzâbi kahrik
Allâhümme ecirnâ min nâri kahrik
Allâhümme ecirnâ min azâbi'l-kabri ve'n-nîrân
Allâhümme ecirnâ mine'r-riyâi ve's-sum’âti ve'l-ucubi ve'l-fâhr
Allâhümme ecirnâ min tecâvuzi'l-mülhidîyn
Allâhümme ecirnâ min şerri'l-munâfıkîyn
Allâhümme ecirnâ min fitneti'l-fâsıkîyn
Yukarıdaki istiaze dualarına baktığımızda şerrinden Allah’a sığınılanların dini ve dünyevi fitneler, ahir zaman fitnesi, deccal ve süfyan fitnesi, dalalet ve belalar, nefsi emmare, firavunlaşmış nefisler, kadınların içindeki bazı şerli-belalı-fitneler, kıyamet gününün azabı, cehennem azabı, Allah’ın kahr azabı ve ateşi, yalancı şöhret, kibir, övünmek, inkârcıların tecavüzü, münafıkların şerri, fasıkların fitnesi gibi kişileri ve toplumları helakete........
© Risale Haber
visit website