Zamânın Ötesinden Gelen Aydınlık: Kur’ân-ı Kerîm’in Bilgeliği Işığında Hazret-i Muhammed (asm) ve Bedîüzzamân
Ramazân Okumaları-15
Bedîüzzamân Said Nûrsî'nin Hazretlerinin “Ramazân Risâlesi”nde, orucun Allâh'ın rubûbiyetinin bir ifâdesi olarak çok katmanlı hikmetler barındırdığı fikri, kâinâtın ve varlığın derîn bir anlayışla kavranması gerektiğini ortaya koyar. Bu düşünceler, modern bilim, özellikle de “kuantum mekâniği” ve “kuantum bilinci” gibi alanlarla olan bağlantılarıyla dikkât çekicidir.
Kuantum mekâniği, atom altı parçacıkların ve enerjinin temel sevîyedeki davranışlarını incelerken, kuantum bilinci, bu fenomenlerin insân bilinci ve algısıyla ilişkisini araştırır. Bedîüzzamân'ın kâinâtın bütünlüğü, her şeyin birbirine bağlılığı ve insânın bu bütünlük içindeki rolü hakkındaki görüşleri, “kuantum mekâniği”nin temel prensipleriyle örtüşmektedir. Bu, Bedîüzzamân'ın sâdece dinî ve mânevî değil, aynı zamânda kâinâtın ve varoluşun temel yapısına dâir derîn bir anlayışa sâhip olduğunu gösterir.
Bedîüzzamân'ın, Barla’da tecrît ve daha başka birçok zor koşullar altında, kaynaklara erişim olmaksızın bu derîn fikirleri geliştirmesi, onun olağanüstü bir rehber ve mânevî bir lîder olduğunu kanıtlar. Bu, onun fikirlerinin, ilâhî bir ilhâm ve geniş bir mânevî görüşe dayandığını ortaya koyar. Onun yaşamı ve eserleri, bilim ve mânevîyât arasındaki karmaşık ilişkiyi gösterir ve modern bilimin bulgularıyla uyumlu zengin mânevî içeriklere sâhip olduğunu belirtir.
Bedîüzzamân'ın, Kur’ân-ı Kerîm’in sâdece Bakara Sûresi'nin 185. âyeti ve Talâk Sûresi'nin 3. âyetinden ilhâm alarak geliştirdiği fikirler, Kur’ân-ı Kerîm'in evrensel mesâjının farklı zamânlarda ve koşullarda bile insânlığa rehberlik edebileceğinin kanıtıdır. Bu, Kur’ân-ı Kerîm’in, sâdece ibâdet ve ahlâk kurallarını içeren bir kitâp olmadığını, aynı zamânda insânlığın karşılaştığı çeşitli sorunlara ışık tutan evrensel bir mesâj taşıdığını vurgular. Ayrıca bu durum, Kur’ân-ı Kerîm'in evrensel mesâjının ve zamân üstü bilgeliğinin, farklı dönemlerde ve farklı koşullarda bile insânlığa rehberlik edebileceğinin bir kanıtıdır.
Bedîüzzamân'ın bu iki âyetten yola çıkarak geliştirdiği fikirler, Kur’ân-ı Kerîm’in mesâjının ne kadar kapsamlı ve derîn olduğunu gösterir. Bu, aynı zamânda, Bedîüzzamân'ın Kur’ân-ı Kerîm âyetlerini yaşamın ve kâinâtın çeşitli yönleriyle ilişkilendirme becerisinin, Kur’ân-ı Kerîm’in derînliklerine vâkıf müstesnâ bir âlim ve eşsiz bir düşünür olduğunu ispatlar.
Bedîüzzamân'ın Kur’ân-ı Kerîm'den aldığı ilhâmla, bilim, mânevîyât ve modern dünyâ sorunları gibi geniş bir yelpazede fikirler üretebilmesi, Kur’ân-ı Kerîm'in nasıl bir ilhâm kaynağı olabileceğini gösterir. Bu, aynı zamânda, Kur’ân-ı Kerîm’in mesâjının her dönemde ve her koşulda uygulanabilir ve anlamlı olabileceğini; onun rehberliğinin, insân zihninin ve rûhunun derînliklerine hitâp edebileceğini gösterir.
Efendimiz Hazret-i Muhammed'in (asm) 7. yüzyılda, çölün ortasında, hiçbir eğitim almadan, okuma yazma dâhi bilmeden, câhil bir toplumun içinde insânlığa sunduğu Kur’ân-ı Kerîm'in içeriği, bugün bile bilim, etik, mânevîyât ve insânlık durumunu ele alan derînlikli mesâjlarıyla, zamân ve mekândan bağımsız olarak evrensel bir rehber olarak kalmaya devâm etmektedir. Kuantum mekâniğinin ve kuantum bilincinin gelişimi gibi modern bilim dallarının ortaya çıkışı, Kur’ân-ı Kerîm’in ilâhî bilgelikle dolu olduğunu ve insân aklının sınırlarını zorlayan........© Risale Haber
visit website