Ramazân Okumaları-12 (Ramazân-ı Şerîf’in Cumâsında Duâ)
KÂLPLERİ AYDINLATAN MÎRÂS: HAZRET-İ MUHAMMED (ASM), KUR’ÂN-I KERÎM VE BEDİÜZZAMÂN'DAN GELEN IŞIK
Gecenin sessizliği içinde, yıldızların altında, bir hikâye fısıldanır; zamânsız, mekânsız, sonsuz bir sevginin, bilginin ve rehberliğin hikâyesi. Bu hikâye, yüreklerimize dokunur, rûhlarımızı sarar ve zihinlerimizi aydınlatır. Öyle bir hikâye ki, zamânın ötesinden, kâinatın derînliklerinden gelir ve insânlık târihine ışık tutar. Bu ışığın kaynakları arasında, Kur’ân-ı Kerîm’in ebedî mesâjlarıyla Hazret-i Muhammed Mustafâ’nın (asm) muhteşem rehberliğinde Bedîüzzamân Said Nûrsî Hazretlerinin bilgeliği parlar.
Yüzyılların ötesinden gelen bu muazzâm ışık, Bedîüzzamân Said Nûrsî Hazretleri aracılığıyla, zorluklarla dolu bir hayâtta dâhi, Allâh'ın sonsuz sevgisi ve kudretiyle nasıl aydınlığa kavuşulacağını gösterir. Yalnızlık, hastalık ve çileli zorlukların içinde bir umut çiçeği gibi açan Bedîüzzamân, karanlık gecelerimize yıldız olur, fırtınalı denizlerimizde rehber. Onun kâlbinden süzülen Nûr, kuantum mekâniğinin ve bilincinin ötesindeki evrensel gerçekleri, rûhumuzun derînliklerine ulaştırır. Bu derîn minnettârlık, yüreğimizde bir özlem, gözlerimizde bir parıltı olarak kalır; zîrâ o, bize, ilâhî âşkın, sabrın ve bilginin ne olduğunu gösteren bir yol gösterici olmuştur.
Ve bu yolda, yıldızlar kadar eski, umut kadar genç, dâimî bir üstâd daha var: Hazret-i Muhammed (asm). O, çölün ortasında, okuma yazma bilmeyen bir yetim iken, insânlığa en büyük hediyeyi sunmuş; kâinâtın en derîn sırlarını, en yüce ahlâkî değerleri içeren Kur’ân-ı Kerîm'i getirmiştir. Bu, insân aklının sınırlarını zorlayan, akılla berâber kâlp ve rûh ile algılanan bir mucizedir. Onun (asm) getirdiği bu ilâhî mesâj, zamânın ve mekânın ötesine geçen bir yol göstericidir; kuantum mekâniği gibi modern bilimlerin bile ancak kenarından dokunabildiği gerçekliklere ışık tutar. Gözyaşlarımız, Ona (asm) olan derîn sevgimizi, saygımızı ve minnettârlığımızı anlatır; çünkü O (asm), kâinâtın ötesinde bir öğretmen, bir rehber, bir peygamberdir.
Ve bu ilâhî yolculuğun, bu eşsiz rehberliğin kaynağı, Kur’ân-ı Kerîm'dir. Kâinâtın yaratılışından insânın iç dünyâsına, toplumsal adâletten evrensel ahlâka kadar her konuda bize yol gösteren bu ilâhî kelâm, hayâtımızın her ânında, her kararımızda, her düşüncemizde bizi yücelten, bizi insân yapan, rûhumuzu derîn bir sevgiyle sarıp sarmalayan bir nîmettir. Gözyaşlarımız, bu ilâhî mesâja, bu eşsiz rehberliğe olan sonsuz şükrânlarımızı sunar; çünkü Kur’ân-ı Kerîm, Allâh'ın insânlığa sunduğu en büyük lütûftur.
Bu üç muhteşem kaynak; Hazret-i Muhammed Mustafâ Efendimizin (asm) muazzâm rehberliği, Kur’ân-ı Kerîm’in ebedî mesâjı ve bu iki kaynağı günümüz anlayışına göre sunup, bizleri ve hayât yolumuzu aydınlatan Bedîüzzamân Said Nûrsî'nin bilgeliği kâlbimizde bir ateş, rûhumuzda bir ışık, zihnimizde bir rehber olarak sonsuza dek yanar.
Onların bıraktığı mîrâs, karanlıkları aydınlatan bir fener, dalgalar arasında yolumuzu bulmamıza yardımcı olan bir pusula gibidir. Bu yolculukta, onların sesleri, bizlere yol gösteren, bizi cesâretlendiren ve kâlbimizi sevgiyle dolduran bir melodi gibi yankılanır. Onların rehberliğinde, kâinâtın en büyük sırları açığa çıkar, insân rûhunun derînlikleri keşfedilir ve varoluşun amacı anlam kazanır.
Bu üç eşsiz rahmet ve şefkat timsâlleri, Hazret-i Muhammed (asm), Kur’ân-ı Kerîm ve Bedîüzzamân Said Nûrsî kuantum mekâniği ve bilincinin ötesinde, kâinâtın dokusunu ve........
© Risale Haber
visit website