Bir Ayın Mânevî Yolculuğuna Teşekkür ve Bayrâm Tebriği
Ramazân-ı Şerîf’in yaklaşan huzûr dolu günlerinden çok önce, bir fikir beni sardı; kâlplerimizi ve zihinlerimizi aydınlatacak, rûhumuzu besleyecek bir sohbet dizisi yazmak. Bu düşünce, Ramazân-ı Şerîf’in mânevîyâtını derînden hissettirecek, bizi içsel bir yolculuğa çıkaracak bir rehber olmalıydı. İşte bu yüzden, ilâhî kaynaktan gelen derîn bilgelikleriyle rûh, kâlp ve akılları aydınlatan Bedîüzzamân Said Nûrsî Hazretlerinin değerli “Ramazân Risâlesi”ni seçtim. Bu şâheserin, sâdece yüzeysel bir okumayla değil, Ramazân-ı Şerîf’in bereketli günlerinde, her kelimesi üzerinde düşünülerek, derînlemesine bir incelemeyle hak ettiği değeri bulacağına kâlpten inanıyorum.
Risâle-i Nûr Külliyâtı’nda, bu mübârek ayın içinde gizlenmiş yetmiş hikmetine işâret edilir (Mektûbât 512); yetmiş, bu bağlamda, bir bolluk ve çeşitlilik sembolü olarak kullanılır. Ancak, Ramazân Risâlesi'nde bu muazzâm hikmetler, dokuz nükte içerisinde, birer inci tanesi gibi dizilmişlerdir. Bu dokuz nükte, Ramazân Risâlesi'nin zengin ve katmanlı derînliklerinde yatan gizemli hazînelerin kapılarını aralar. Her bir nükte, kendi içinde, kâinâtın en derîn sırlarını barındıran, keşfedilmeyi bekleyen sonsuz bir okyanus gibidir. Bu okyanusa dalıp her bir nüktede saklı hikmetleri keşfetmek, rûhu hem şaşkınlığa uğratan hem de derîn bir mânevî doyum sağlayan bir yolculuktur.
Bu yüzden, Ramazân-ı Şerîf’in derîn mânevîyâtını yansıtan bu mübârek ay boyunca, gönlümü ve fikrimi Risâle-i Nûr Külliyâtı’nın bu değerli bölümüne adadım. Niyetim, dokuz nüktenin her birini, üçer gün aralıklarla, onları derînlemesine anlayacak ve içselleştirecek bir yaklaşımla ele almak idi. Bu kapsamlı araştırma yolculuğumuzda, bilginin çeşitli dallarından - felsefenin kuantum bilinci, egzistansiyalizm (varoluşçuluk), rasyonalizm (akılcılık), realizm (gerçekçilik), fenomenoloji (olgu bilimi), empirizm (deneycilik) ve libertaryenizm (özgürlükçülük) gibi çeşitli yönlerinden; psikoloji, sosyoloji, teoloji ve din bilimleri, ekonomi, sağlık bilimleri ve beslenme, ekoloji ve çevre bilimi gibi disiplinlerden - faydalanmayı amaçladık. Ardından, Bedîüzzamân Hazretlerinin Ramazân Risâlesi'nde bu hikmetleri nasıl ele aldığını, edebiyât, dilbilim, mantık, analitik düşünce, iknâ sanatı ve retorik (hitâbet) gibi alanlar üzerinden incelemeyi ve açıklamayı hedefliyorduk. Bu, bizim için sâdece bilgi alanlarını genişletmek değil, aynı zamânda Ramazân Risâlesi'nin derînliklerine dalıp orada yankılanan hikmetleri keşfetmek adına bir yolculuk olacaktı.
Ancak, bu risâle beklediğimden çok daha fazla zenginlik ve derînlik içeriyordu; öyle ki, bir ay boyunca sâdece Ramazân Risâlesi’nin “Birinci Nükte”si üzerinde yoğunlaşabildik. Bu derînlemesine yolculuğumuzda, zihinlerimizi felsefenin, psikolojinin ve daha pek çok disiplinin aydınlattığı geniş bir bilgi okyanusuna dalmayı ummuştuk. Ne var ki, yolumuz beklenenden daha dar bir geçitte sürdü; kuantum bilincinin gizemleri ve psikolojinin derînlikleriyle sınırlı kaldık.
Bu durum, önünde durduğumuz mânevî deryânın, önceden varsaydığımızdan kat be kat daha büyük ve ölçülemez olduğunu gözler önüne serdi. Bu, beklenmedik bir şekilde, Ramazân Risâlesi'nin muazzâm derînliğine ve tek bir parçasının bile nasıl sonsuz bir bilgelik kaynağı olabileceğine dâir kesin bir kanıt hâline geldi. Bu keşif, bizlere, her bir kelimesiyle, her bir satırıyla Risâle-i Nûr Külliyâtı'nın enginliğinin ve sınırsız bilgelik havuzunun sâdece bir yansıması olan bu ilk nüktenin, aslında ne kadar büyük bir okyanusu temsîl ettiğini hatırlattı. Bu süreç, Ramazân Risâlesi'nin kucakladığı bilgi ve hikmetin sâdece yüzeyine dokunabildiğimizi, daha fazlasını keşfetmek için önümüzde henüz kat edilmesi gereken uzun bir yol olduğunu bize hatırlattı.
Risâle-i Nûr Külliyâtı'nın bu risâlesinin, düşündüğümüzden çok daha fazlasını barındırdığını görmek, içten bir sevinç ve minnettârlık duygusu uyandırıyor. Allâh nasîp eder ve izin verirse, gelecek Ramazân-ı Şerîf'te kaldığımız yerden devâm etmeyi umut ediyorum.
Bu süreçte, okurlarımın yorumlarına zamân ayıramamış olmamdan dolayı özür dilerim. Ancak, Risâle-i Nûr Külliyâtı gibi derîn bir eserin okyanusunda yüzmenin, zamân ve düşünceyi ne kadar yoğun bir şekilde talep ettiğini anlayışla karşılayacağınızı umuyorum.
Ramazân-ı Şerîf’in huzûr dolu günlerinin yavaşça ardımızda kaldığı bu vakitlerde, gönüllerimizdeki ışığın hiç sönmemesini dileyerek, bir serüvenin daha sonuna geldik. Bu kutsal yolculuğun son demlerinde, kâlbim, sonsuz şükrân ve derîn bir huzûrla doluyor. Bu mübârek Ramazân-ı Şerîf boyunca, her bir harfinde hikmet dolu “Ramazân Risâlesi” üzerine kafa yorarken, bize bu imkânı sunan Rabbimize sonsuz hamd ediyorum. Ne büyük bir lütûf ki, bu mübârek ayda, bizlere bu değerli hizmeti yapma fırsatı verildi ve bu mânevî yolculukta nice kapılar ardına kadar açıldı. Her bir açılan kapı, bilgi ve hikmetin yeni bir hazînesini önümüze serdi, her bir sunulan imkân, rûhumuzu daha da yüceltti.
Bu duygularla, Rabbim'e olan minnettârlığımı ifâde etmek, kelimelerle tam anlamıyla mümkün olmasa da kâlbimdeki........
© Risale Haber
visit website