Gelecekte İslamiyet'in hâkimiyetine işaret eden müjdeler
İstikbal İslam’ındır-1
Kur'an-ı Kerim'in istikbalin hâkimi olacağını gösteren kaynaklar üç tanedir. Bunlar; Kur'an'ın kendisi, Kur'an'ın hakiki tefsiri olan Hz. Peygamberin hadis-i şerifleri ve bu iki kaynağın yolunu takip eden asrın mürşidi/ahirzaman müceddidi Risale-i Nur'dur.
Kur'an'ın Hatırlattıkları / Kur'an'ın Hareket Noktası
İnsanlık tarihi boyunca peygamber ve müminlerin kurtuluşunu, muhaliflerinin yok oluşunu haber veren pek çok ayet söz konusudur.
Kur'ân kıssaları, aslında, insanlara hükmeden ilahî kanunların icraatından gösteren birtakım tarihî manzaraların tasvirinden ibarettir. Bunların Kur'an'da zikredilmesinin en önemli hikmeti, müminlerin bunlardan ders çıkarmaları ve haklarında tarihin tekerrür etmesini sağlamaktır. Kur'ân hâdiseye dikkati çektiğinden, zaman ve mekân unsurlarına fazla yer vermez, onları bildirmez. Zira hâdiselerin, ibret vermek gayesine hizmet etmeyen ayrıntılarına girmek, meseleyi teferruata boğarak kıssadan çıkacak hisseye gölge düşürebilirdi.
Kıssaların gayesi, "Kur'ân'ın indiriliş maksadlarını ders vermek olduğu"' şeklinde hülâsa edilebilirse de, biraz tafsilâtlı olarak gayelerini sınıflandırmak faydalı olacaktır. Bunları şöyle açıklamak mümkündür:
Üstünlük Allah'ın ve Elçilerinindir
كَتَبَ اللَّهُ لَأَغْلِبَنَّ أَنَا وَرُسُلِي إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ
"Allah, 'Ben ve peygamberlerim mutlaka üstün geleceğiz' diye yazmıştır. Hiç şüphesiz Allah karşı konulmaz kuvvet sahibi ve her şeyin mutlak galibidir"(Mücadele, 58/21) mealindeki ayette –zımnen-Allah'ın elçilerine tabi olanların da sonunda galip geleceklerine işaret edilmiştir.
İslam hâkim olmak için gelmiştir
هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَكَفَى بِاللَّهِ شَهِيداً
"Bütün dinlere üstün kılmak için Resulünü hidayet ve hak dinle gönderen O 'dur. Buna şahit olarak Allah yeter"(Fetih, 48/28) mealindeki ayette Kur'an'ın ve İslam dininin istikbaldeki hâkimiyetine işaret edilmiştir. Geçmişte bu ayetin müjdesini tarih belgelemiştir: "küre-i arzın yarısını ve nev'-i beşerin beşten birisini ondört asır bilâ-fasıla saltanat-ı maddiye ve maneviyesi altına alan"(Şualar, 36) Hz. Muhammed(s.a.v)'in geçen asırlardaki tarihi hâkimiyeti bunun şahididir. Geçmişin doğruluğu geleceğin doğruluğunun garantisidir. Bu da en mükemmel bir surette Hz. İsa ve Hz. Mehdi zamanında tahakkuk edecektir(krş. El-Bikaî, ilgili ayetin tefsiri)
Allah, "Ben ve peygamberlerim üstün geleceğiz" diye yazmıştır. Gerçekten de Allah karşı konulmaz kuvvet sahibi ve her şeyin mutlak galibidir. İslam'da ümitsizliğe yer yoktur.
Kur'an'da zikredilen kıssalarda Allah'ın peygamberlerine iman edip onların hayat izlerini takip edenlerin muarızlarına karşı galip geldiklerine önemli vurgular yapılmıştır. Bunların zikredilmesinin önemli bir hikmeti, Hz. Muhammed(s.a.v)'e teselli vermek ve ümmetine ümit bahşetmektir.
Ümit ve ümitsizlik çok farklı etkiye sahip zıt iki kavramdır. Ümit: "yaşasın!" dediği yerde, ümitsizlik: "ölsün!" diyecektir.
Ümit yeşerten düşünceler, dünya ve ahiretin mutluluğunu sağlayan harika bir formüldür. Ümit, hayat bahşeden sihirli bir iksirdir. Ümitsizlik ise, canlı insanları birer cenaze haline getiren bir ölüm celladıdır. Kur'an'da "ümitsizlik ancak inkârcılarda bulunan bir özellik olduğu" bildirilmiştir. (Yusuf, 12/87). Bediâne bir ifadeyle söylemek gerekirse; "Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır. İnsanları canlandıran emeldir(ümittir); öldüren ye'stir/ümitsizliktir." (Mektubat, 473)
İslam âleminin bugünkü sıkıntılarına bakıp gelecekten ümit kesmek, iman şuuruyla bağdaşmaz. Zira bu karanlıklar, gecenin son demlerini gösterebilir. Artık bundan sonra İslam güneşi, yeniden doğacak ve ittihad-ı İslam gündüzü başlamış olacaktır. "Evet ümidvar olunuz, şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür sada, İslâm'ın sadası olacaktır!.." (Sünuhat-Tuluat-İşarat, s. 50)
Konuyla ilgili aşağıda mealleri verilen ayetlerin ifadeleri çok açıktır
إِنَّهُ لاَ يَيْأَسُ مِن رَّوْحِ اللّهِ إِلاَّ الْقَوْمُ الْكَافِرُونَ
"Şüphesiz kâfir topluluktan başkası Allah'ın geniş merhametinden ümit kesmez" (Yusuf: 12/87)
Kâfirler Allah'ı ve onun vasıflarını bilmedikleri için Allah'ın rahmetinden ümitsiz olurlar. Oysa bilen bir kimse hiçbir zaman ümitsiz olmaz. İbn Abbas, «Mümin kimse, Allah karşısında hayır üzeredir. Çünkü musibetlerde Allah'tan ümit bekler, genişliklerde de Allah'a hamd eder» demiştir. Ehl-i Sünnet'ten bazı âlimler,
قَالَ وَمَن يَقْنَطُ مِن رَّحْمَةِ رَبِّهِ إِلاَّ الضَّآلُّونَ
"Dalalete düşenlerden başka kim rabbisinin rahmetinde ümidini keser?" (Hicr; 15/ 56) mealindeki ayetin Allah'ın rahmetinden ümit kesmenin küfür olduğuna delâlet ettiğini söylemişlerdir.
I. KUR'AN'DAN BEŞARETLER
Önce şunu belirtmeliyiz ki; aşağıda takdim ettiğimiz ayetler, doğrudan değil, ama dolaylı olarak günümüze de ışık tutmakta ve müminlere teselli vermektedir.
Kur'an'da, insanlık tarihi boyunca Allah'ın vahyini tebliğ etmekle memur olan peygamberlerin başlarına gelen sıkıntı ve musibetlerden kurtulmalarından, kâfirlerin ise helak olmalarından bahsedilmesi, Hz. Peygamberi ve o........
© Risale Haber
visit website