Ruhunda İsmailler, Osmanlar Taşıyan Evliya: İbrahim Fakazlı
Denizli hapsinden önce Üstad Bediüzzaman, İbrahimlere hemen her mektubunda ve ziyarette durumun çok sıkı olduğunu, devamlı kontrol ve baskı altında tutulduğunu, her an bir hadisenin çıkabileceğini, bunun için ihtiyata riayet edilmesi gerektiğini söyler. Lâzım olmayan Risalelerin ortadan kaldırılıp parça parça saklanmasını tavsiye eder.
1943 yılının bir pazar sabahı saat 7-8 sıralarında İbrahim’in evine birkaç jandarma, iki polis ve mahalle muhtarı gelir. “Evi arayacağız” derler.
Ramazan ayıdır ve İbrahim bu ayı daha güzel yaşayabilmek için Ramazan Risalesi’ni yazmaktadır. Daha önce böyle bir hadise yaşamadığı için eve girmelerine müsaade eder. Jandarmaların bir kısmı evin etrafını sararken bir kısmı da arama yapar. İbrahim, Üstad’ın tavsiyelerini dikkate alarak tedbir almıştır. Evin her tarafını didik didik aramalarına rağmen dört-beş adetten fazla kitap bulamazlar. Hatta kitapların bir kısmı gözlerinin önünde olduğu halde görememişlerdir.
Fakazlı’nın birkaç aylık çocuğu vardır. Arama sırasında evin altı üstüne getirilir. Hanımının sinirleri bozulur. Çocuk altını kirlettiğinden ağlamaktadır. Kadıncağız şaşkınlık içinde pencereyi açarak çocuğun kirli bezlerini bahçeye atar. Tetikte bekleyen jandarmalar koşuşurlar. Bir şeyler kaçırılıyor, zannıyla atılan şeyi kaparlar. Fakat üstleri, başları pislik içinde kalır.
Evden sonra dükkânı da ararlar. Risaleleri, mektupları vesaireyi basit şekilde gizlediği halde bir şey bulamazlar. Bir ara bir asker avazı çıktığı kadar bağırır.
“Tamam! Tamam! Buldum!”
Komiser mal bulmuş mağribi gibi koşar.
“Ne buldun?”
“Para kutusu!”
İçinde “Gülcü Hüseyin’e aittir” şeklinde not vardır.
“Gülcü, ezelde senin adın da Üstad’la yanyana yazılmış. Sen de gel, geri kalma bu cennet yolundan.”
Aynı gün Kastamonu’dan getirilen takviye kuvvetlerle Nur Talebelerinin ev ve işyerleri aranır. Akşama yakın karakola getirilirler.........
© Risale Haber
visit website