Gölbaşı’nda Bediüzzaman Sesleri
Kuşlar ve yağmurlar selam durur Nur’lara
Risale-i Nur kâinat ağacıdır. Dallarına kuşlar konar. Meyvelerinden kurtlar yer. Sağanak sağanak yağmurlar yağar. Karlar çarşaf gibi onu sarar. Selahâddinlerin evi bu güzelliklerin şahididir. Üstad da kayda alır.[1]
Salâhaddin de babasında tecelli eden Risale-i Nur’un kerametine şahit olur. Arkadaşlarıyla kayıt altına alırlar.[2]
Sen ölürsen yaşayamam
Selahâddin hizmetlerde dinamo vazifesi görür. Herkesin derdine derman olmaya çalışır. Nur kardeşlerinin sevinçlerini, acılarını paylaşır. Asker arkadaşı, hizmet kardeşi, Denizli ve Afyon Hapsindeki yoldaşı Mehmed Feyzi’nin annesinin vefatını öğrenince çok üzülür. Hüzünlü bir mektup yazar. Bu hadise ona Üstad’ın da bir gün vefat edeceğini hatırlatır. Fakat o bu gerçeği kabul edemez. Üstad olaydan haberdar olur. Hayatlarını böyle feda edebilecek kadar birbirini ve Üstad’larını seven talebeleri olduğu için sürurla ağlar.
Babalar ve oğullar
“Babalar ve Oğullar” ilk kez Turgenyev’in roman kahramanları olarak kayda geçse de bu çağın romanı Risale-i Nur’da bambaşka bir yüzle karşımıza çıkar. Mumammed ve Mustafa Sungur gibi baba-oğullar Nur hizmetinde birbirine omuz verir. Ahmed Nazif ve Selahâddin de Risale tarihine altın harflerle geçen baba-oğullardır. Üstad “Bu iki zatın, Risale-i Nur’un neşrinde iki yüz adam kadar çalıştıklarını” belirterek takdir eder.[3]
Nazif ve Selahâddin Isparta’yı İnebolu’ya taşırlar. Isparta kahramanları gibi sarsılmadan hizmet ederler. Üstad hallerinden memnundur.[4]
Hizmette kan ve can birliği önemli olmasına rağmen bazen baba-oğul arasında bile yaş, kültür, eğitim ve tecrübe farklılıklarından dolayı sorunlar oluşabilmektedir. Böyle sorunların yaşandığı dönemde karşılıklı sevgi, saygı, hoşgörü ve şefkat ilaç olabilmektedir. Zaman zaman Selahâddin ile babası arasında da benzer sorunlar yaşanmaktadır. Bunun bir örneği de Afyon Hapsinde gerçekleşir. Üstad hadiseyi öğrenince üzülür. Çözüm önerisi sunar.[5]
Genç Selahâddinler!
Üstad, Salâhaddin ve İbrahim Fakazlı’yı Nazif’in iki kolu olarak görür. Mustafa Osman üzerinden bu gerçeğe göndermede bulunur.[6]
Üstad, Selahâddin’i yeğeni Abdurrahman gibi görür. İkisinde Risale-i Nur’un üniversite görmüş gençlerini görür, mutlu olur.[7]
Ayasofya: Kırık kâse
Selahâddin, Üstad’ı ziyaretlerinde sosyal meselelerle ilgili fikirlerini sorar. Bir gün konu Ayasofya’ya gelir. Üstad “Keçeli, keçeli” diye tebessüm ettikten sonra birden........
© Risale Haber
visit website