Bir Kudsî Hadis'ten kalbe gelenler
Mustafa Ebu Cabir
"Oruç bana aittir, onun ecrini ben vereceğim. Oruçlu için iki sevinç vardır. Biri iftar ettiğinde, diğeri de Allah'a kavuştuğunda." (Hadis-i Kudsi)
Bütün ibadetlerde olduğu gibi orucun da avâm, havâs, hâsü'l havâs gibi, niyetlere ve amellere bakan birçok mertebeleri vardır. Sıhhatli bir orucun içine hadd-i zâtında riyâ girmemesi gerektir ve Allah içindir. Yazıcı melekler, Allah için tutulan orucu, amel defterine kaydederler ancak, onun mükâfâtını Cenâb-ı Ekrem-ül Ekremîn belirler. Nefse ağır geldiğinden zordur ve zor olduğu için de mükâfâtı büyüktür.
Cenâb-ı Allah, Resûl-i Ekrem'inin, Habîb-i Kibriyâ'sının (ASM) diliyle öğrettiği ve iki ay boyunca edilen "Allah'ım, Receb ve Şaban'ı bize mübarek eyle ve bizi Ramazan'a kavuştur" duâsıyla, belki de kullarını şerefi yüce Ramazan-ı Şerîf ayına rahîmâne hazırlama sırrı yatar.
Kudsî Hadiste bahsedilen bir sevinç, iftardır ki; kimilerine göre açlığının sonlanma ânı, kimilerine göre tüm âzâlarına oruç tutturmanın ferâhı, Rabbisinin emrini lâyıkıyla tamamına erdirme zamanı ve O'ndan başka her şeyi gönlünden çıkaran, "mâfî kalbî ğayrullah" sırrına eren kimilerine göre de, latifelerinin oruçla........
© Risale Haber
visit website