menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Orta Doğu'nun Kalbine Saplanan Hançer: İsrail-1

12 21
04.07.2024

Bazen hüzünle, bazen acı çekerek, bazen de sineme göz yaşı akıtarak kaleme alınan bu yazıyı vatanlarını, etrafı mübarek kılınmış Filistin topraklarını, yüzyılı geçen şerefli bir mücadeleyle savunan Filistin’in kahraman, cesur ve onurlu evlatlarına ithaf ediyorum.

“Eğer bir nehirde iki balık kavga ediyorsa, bilin ki oradan az önce uzun bacaklı bir İngiliz geçmiştir.” (Kızılderili atasözü)

Bu sitede 17 Ekim 2023 tarihinde yayınlanan “Mübarek Beldeye Yerleşen Habis Ur” başlıklı yazımızda Yahudilerin mahzun Filistin topraklarına kanser hücresi gibi yerleştirilmelerinden önceleri Yahudi terör örgütleri eliyle, İsrail Devletinin kuruluşundan sonra ise devlet terörü halinde, çeşitli bahanelerle hemen her sene birkaç defa “kan dökme şehvetiyle” tekrarlanan saldırıların artık neredeyse sıradanlaştığı ifade edilmişti.

Hüzünlü hikâye, 1917 senesinde Osmanlı Ordusunun Filistin-Suriye cephesinde İngiliz Mısır Seferi Kuvvetleri karşısında mağlubiyetinin ardından bölgeden çekilmesiyle başladığı sanılıyor ise de başlangıcı çok daha gerilere gider. Filistin meselesinin arka planında nice sinsi emeller, ince diplomatik oyunlar, nice kurnazca hesaplar ve belki de etkileri on yıllarca daha sürecek nice taktik ve hain tuzaklar var.

Meseleyi biraz gerilerden ele alıp ayrıntılara boğmadan başlıklar halinde özetleyelim:

AVRUPA’DA YAHUDİ SORUNU

“Yahudi Sorunu” terimi ilk olarak 1750’lerde Büyük Britanya’da, 1753 Yahudi Vatandaşlığa Kabul Yasası ile ilgili tartışmalar sırasında kullanıldı. Sorun daha sonra 1789 Fransız Devrimi’nden sonra Fransa’da (la soru juive) tartışıldı. 1843’te Bruno Bauer’in Die Judenfrage “Yahudi Sorunu” adlı tezi ile de Almanya’da tartışıldı.

19. yüzyılda konuyla ilgili yüzlerce broşür, gazete makalesi ve kitap yazıldı ve birçoğu Yahudi nüfusunun başka yere yeniden yerleştirilmesi, sürgüne gönderilmesi veya asimile edilmesi gibi çözümler önerildi.

1860’lardan itibaren bu terim giderek artan bir antisemitik eğilimle kullanılmaya başlandı. Yahudiler bu terim altında Alman ulusunun kimliği ve bütünlüğü için bir engel ve Almanların kendi içlerindeki düşmanlar olarak tanımlandı. Wilhelm Marr, Karl Eugen Dühring, Theodor Fritsch, Houston Stewart Chamberlerlain, Paul de Lagarde ve diğer antisemitistler, Yahudileri entegrasyon yoluyla çözülemeyecek ırksal bir sorun ilan ettiler. (Bu bilgiler Wikipedi’nin “Yahudi Sorunu” sayfasından özetlenmiş alıntıdır.)

Yahudiler Avrupa’da, içinde yaşadıkları toplumlar için baş belası olmuşlar ve kendilerinden kurtulunması gereken bir sorun nazarıyla görülmekteydiler.

Kendisi bir Alman Yahudisi olmasına rağmen Yahudi aleyhtarlığıyla da bilinen, komünizmin iktisadi fikir öncüsü Karl Marx, Yahudileri, sanayi devrimini ve XIX. yüzyılın başlangıcını belirleyen ticaret ve materyalizm fazlalığıyla, servete ve mal edinmeye aşırı düşkünlükleriyle ilişkilendirip onları “sosyal bir ırk, inatçı,........

© Risale Haber


Get it on Google Play