menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Dünyaya Yeni ve Adil Bir Hukuk Düzeni

2 0
22.07.2024

Ortadoğu’nun Kalbine Saplanan Hançer: İsrail-9

TEVRAT’IN ON EMRİ

Hazreti Musa’ya (as) vahyedilen Tevrat’ın esası aşağıdaki on emri ihtiva eder:

1) Benden başka Tanrı edinmeyin.

2) Putlara tapmayın.

3) Kafirlere inanmayın.

4) Dini günleri unutmayın.

5) Anne ve babanıza saygılı olun.

6) Öldürmeyin.

7) Zina yapmayın.

8) Çalmayın.

9) Komşularınıza karşı kötü niyet beslemeyin.

10) Tamahkar olmayın...

Hazreti Musa’ya verilen kitaba iman ettiklerini iddia eden Yahudilerin (İsrail oğulları) gerek Kur’an’daki kıssalara, gerekse yaşandıkları tarihi serüvene bakıldığında bu İlahi emirlerin hayatlarında genellikle karşılık bulmadığı, her vakit kan döktükleri, daima fitne ve entrikalarla iş gördükleri, her fırsat bulduklarında azgınlaşıp hadlerini aştıklarına insanlık her dönemde şahitlik etmiştir.

Allah’ın kitabı Tevrat-ı Mukaddes’te 10 emirle yasaklanan bu fiiller, Yahudilerin birbirlerine karşı değil, fakat diğer din mensuplarıyla ve topluluklarla olan ilişkilerinde hiç eksik olmamıştır. Kendilerini başkalarından üstün, seçkin, ayrıcalıklı görür, bundan dolayı da yaptıkları her ne olursa olsun, sorumsuz ve dokunulmaz sayarlar. Bundan dolayı tarih boyunca bulundukları hiçbir toplumda sevilmemiş ve benimsenmemişler.

HASTALIKLI ve PATOLOJİK BİR YAHUDİ ZİHNİYETİ

Yahudi bir din adamının kutsal kitabına dayandırarak söyledikleri klinik vak’ayı da aşan dehşet verici sözleri, bugün terör devleti İsrail’in başından beri yaptığı işgalleri, mal ve toprak gaspları, caniyane katliamları ve işlediği savaş suçları hakkında nasıl hastalıklı ve patolojik bir ruh haline sahip olduklarını ayan beyan gösteriyor. Psikopat ruhlu bir Yahudi bir din adamı şöyle diyordu: https://www.instagram.com/reel/C4fgCI6sKn2/?igsh=MTczb3lhc3FnMDdtZw==

“Denklem gayet basit. Sen onları öldürmezsen onlar seni öldürecekler. Bugünün teröristleri dünkü savaşta sağ bıraktığımız çocuklar. Bu teröristleri yetiştirenler de kadınlar. Bu da demek oluyor ki “hiçbir canlı bırakma” prensibi gayet anlaşılır; Ya sen yahut onlar!.. Ve aslında bu prensip “öğlen seni öldürmeye gelecek kimseyi sabah öldür” inancına dayanıyor.

“Sadece 18, 16, 20 ya da 30 yaşında sana silah doğrultan kişiyi değil, gelecek nesli de öldür! Bu nesli doğuracak olan kadınları da öldür! Çünkü aslında bunlar arasında fark yoktur. Kutsal savaşımız hakkında ve şu an Gazze’deki durumda şeriatımızın buyruğu şöyle: HİÇBİR CANLI BIRAKMA!”

Yıllardır bütün dünyanın gözü önünde “hiçbir canlı bırakmadan” yapılanlar kaynağını güya Yahudi şeriatından alan bu vahşetten başkası değildi. Filistin topraklarında 100 küsur yıldır yaşanan bunca korkunç olayların ardındaki patolojik zihniyetin, barbarlığın, canavarlığın, insanlık dışılığın, ahlaksızlığın ve hukuk tanımazlığın sebebi iman ettikleri gözlerini karartmış olan “hiçbir canlı bırakma!..” prensibidir. İşte talihsiz ve biçare Filistinlilerin çilesi, bu canilere karşı topraklarını koruyup mecburen onlarla birlikte ve/ya onlara karşı yaşamaya çalışmaktır. Artık buna da ne kadar yaşamak denecekse…

Kaynağı Yahudi dini metinlere dayandırılmaya çalışılan bu korkunç düşünceler en büyüğünden en küçüğüne, devlet yöneticisinden din adamına, kadınından erkeğine, fanatiğinden liberaline kadar, İsrail halkının yıllardır beyinleri yıkanırcasına inandırıldıkları inanç ve itikattır.

İsrail, destekçisi ABD İngiltere ittifakı (ile diğer Batılı ülkeler) Filistin toprakları üzerinde hakim ve belirleyici güç olarak kaldıkça, küresel siyaseti oluşturup yöneten Siyonist yapılar ve Masonik teşkilatlarla birlikte hareket ettikçe, İsrail’in saldırganlığı durdurulmadıkça, uluslararası hukukun sınırları içinde tutulması sağlanmadıkça, işlediği suçların hesabının sorulmadıkça, kim/ler tarafından yapılırsa yapılsın, Filistin toprakları üzerinde aranan huzurun ve barışın tesis edilemeyeceği bugün ve bu şartlarda kesin ve çok acı bir gerçek olarak ortadadır!..

DÜNYAYA YENİ ve ADİL BİR HUKUK DÜZENİ

20. yüzyılın başında Milletler Cemiyeti adıyla kurulduktan sonra 1945 yılında kuruluş amacını "adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği uluslararasında tüm ülkelere sağlamayı amaç edinmiş........

© Risale Haber


Get it on Google Play