Bediüzzaman!
Hayat nehrinin ölüm uçurumuna döküldüğünü çoğu zaman görmezlikten geliyoruz. Akıntının çokluğu, geçtiği yerlerin göz kamaştırıcı güzelliği, çoklarla aynı kaderi yaşıyor olmak hakikate perde çekiyor; görmüyoruz, idrak edemiyoruz.
Dünya meşgalesi, akıl ve ruhumuzu oyalamasaydı, ölüme koşmakta olduğumuzun ızdırab ve telaşını daha yoğun hissedebilirdik. Hangimizi kendi mezar taşımızın yanı başında uyandırsalar, yaşadıklarımıza acır, heba ettiklerimizin karşısında dehşete düşeriz. Ama hayatın bu en keskin, en apaçık büyük hakikati her nasılsa meçhulümüz olarak varlığını devam ettiriyor.
Mümeyyiz vasfı düşünmek olan insan, gerçek bir budala, zavallı bir mahlûk. Ya hiç düşünmüyor ya da düşününce hakikati bulmak yerine, küfre yuvarlanıyor. Beşeriyetin en ukalâsı filozoflar kafilesi, aklın rehberliğinde karanlığa gömülmüş. En çok aydınlığı yakaladığına sananlar, ancak bir yaratıcı gücün varlığına hükmedebilmişler. Bir adım ötesi yok, aklın diğer bütün sualleri karanlıkta kalmış, cevabı yok filozofların.
Modern ilim diye taabbüd edilen bilgiler, bütünün çeyreği olmaktan uzak. Kâinat müşahedesini esbabla sınırlamaktan öteye atabildiği tek bir adım yok. Nasılın peşinde her türlü........
© Risale Haber
visit website