İnsan Olmanın Konforuyla Konuşmak
Bir sene kadar oluyor. Bir İstanbul seyahatimizde, Eyüpsultan'ın bir mahallesinde oturan akraba ziyaretinde bulunmuş; akrabaların geniş katılımı ile bir sohbetimiz olmuştu. Üniversitede okuyan ve çocukluğundan da bildiğimiz ve de ilgilenmeye çalıştığımız, sonrasında maalesef çevrenin de biraz tanınmaz hale getirdiği bir delikanlımız bizi epeyce meşgul etmiş, bazı itirazlarını dile getirmiş ve sorular sormuştu. "Beni yaratırken bana mı soruldu, kendi yolumu kendim çizemez miyim?" gibi cümleleri de itirazlarının arasında vardı.
Değerli bir arkadaşımızın paylaşımından alıntıladığım: "Yaptığımız en büyük hata, dünyada var olmanın lütfu üzerine düşünmekten ise, var oluşun keyfiyyatı üzerinde vakit harcamaktır." cümlesini tekrar okuyunca, akraba sohbetindeki o genç arkadaşımız itiraz ve sualleri aklıma geldi.
Sadece paylaşımda geçen "var oluşun keyfiyyatı" kısmına, "var oluşun konforu" diye de bir ilave yapmak istedim. Zira bu fakire göre, o gencimizin veya başka şahit olduğumuz bazılarının aklından geçen itiraz ve suallerinin temelinde "insan olmanın konforu" veya paylaşımda geçen şekliyle "insan olmanın keyfiyyatı üzerinde vakit harcamamak" yatıyor biraz.
Bu yazıyı yazarken aklıma geldi. Hani, piyasada sıkça denk geldiğimiz "düşününce düştüm" veya "düşünen düşer" şeklinde ifadeler var. Bunların altında da yine bu acize göre, insan olmanın konforuyla düşünmek, kendine ve nev'ine hoşça, hikmetle ve dikkatle bakamamak yatıyor.
İnsanın nazarını kendinden, nefsinden, mânevi dünyasından ve lüzumlu dairelerden uzaklara çekip kendine hoşça bakmasını engelleyen, onu afakta boğan hususların başında da harpler,........
© Risale Haber
visit website