Benden Geçti ama Senden Geçmedi
Mayısın ikinci yarısı, biraz hareketli geçiyor. Hem iş yeri meşguliyetleri hem gelen misafirler, kısa yolculuklar, akşam yurt sohbetleri, mutad dersler; ayrıca cenazeler, şahsî okumalar, görüşmeler ve yazışmalar... Yoğun geçiyor yani.
Bir de dost bildiğimiz birinin anlamsız itiraz ve taşlamaları da işin tuzu biberi oluyor. Said Nursi'yi tenkit edenlere kulak veriyorum. Hep cahili oldukları veya tam bilmedikleri yerlerden itiraz ediyorlar. İtirazlar normal olabilir ama iş şirke, küfür suçlamalarına kadar ulaşınca, cevap vermek, izah etmek zorunda kalıyoruz. En çok da üstadı ve hizmetini, tarikatvâri şeylerle karıştırıp bu yapılarda vaki birtakım uygulamaları ve suistimalleri ona da tatbik etmekten kaynaklanan itirazlar oluyor. Ya da birinin yarım yamalak itirazını esas kabul ederek yapılan tenkitler var ki bunları okuyunca veya dinleyince bazen yüzüm kızarıyor.
Üstad, dalâlet ve şerrin cemaatli ve küllî hücumu karşısında, kendi şahsını "çok itirazata ve tenkidata medar olabilen ve sukut edebilen çürük bir direk" olarak tavsif ediyor. Dalâletin karşısına şahıs olarak karşı çıkmıyor. "Dava değil, dava içinde bürhan" dediği, iman ve Kur'an hakikatlerinin birer elmas kılıncı mahiyetindeki Risale-i Nurlar ile onların iddialarını bir bir çürütüp dönemin ağır şartlarında küfre mukabele ediyor. Risale-i Nurun izah ve ispatlarına itiraz edemeyenler, Nurlarda yer verilen cifir-ebced, işarî birtakım kanaatleri, şahsî dua makamındaki ifadeleri, Nurlarda geçen bazı talebelerin yazdığı birtakım mecazî ve dua makamındaki ifadeleri serrişte etmeye çalışıyorlar. Halbuki üstadı öven böyle ifadelerin geçtiği yerlerin devamında üstad, bunları tadil ediyor ve bütün meziyeti Kur'an'a ve Kur'an'dan tereşşuh eden nurlara veriyor. Kendini bir merci olarak görüp göstermediği gibi, mizan ve ölçü olarak da yüzlerce yerde Kur'an'ın hükümlerini, sünnet ve ahkâm-ı İslâmiyeyi gösteriyor. Şatahat eseri........
© Risale Haber
visit website