Deistlerin ve Ateistlerin Bulunduğu Girdab Sebepleri ve Çözüm Önerileri-6
13- Beş vakit namazlardaki eksiklikler ya da terk edilmesi.
Beş vakit namaz Kur’an-ı Kerim’in emriyle bir Müslümân’ın hayatında olması gereken bir hükümdür. Müslümân bu ibadet ile gayr-ı Müslimlerden ayrılır. Yani beş vakit namaz aslında İslâmî bir kimliktir. Bu ibadet layıkıyla ifâ edildiğinde sahibini kötülüklerden koruma, ahlâkın güzelleşmesine vesile olma, günahlardan arındırma ve istikbalde işlenme ihtimali olan bir çok günahlardan koruma, Allah Celle Celaluhu’nun rızasına nail olma özelliğine sahiptir. Tabi ki namazın fayadaları sadece bunlar değildir. Maddi ve manevi olarak da sahibini temiz tutma, zamanı verimli kullanma, plan program yapma gibi bir çok öneme haizdir. “Namazda ruhun ve kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır. Hem cisme de o kadar ağır bir iş değildir. Hem namaz kılanın diğer mübah dünyevi amelleri, güzel bir niyet ile ibadet hükmünü alır. Bu surette bütün sermaye-i ömrünü, âhirete mal edebilir. Fâni ömrünü, bir cihette ibka eder.26”
Aslında her Müslümân namazı sever. Namaza düşünce olarak bir Müslümân’ın karşı çıkma gibi bir durumu söz konusu olamaz. Ama gel gör ki imtiham dünyasında olmamızdan dolayı insanların nefislerine ağır geliyor. Namaza devam edildiğinde bir çok hayır kapısının açılmasına vesile olup insanı psiklojik olarak da rahatlatan namazı, nefis kılmak istemiyor. Bir çok kimseden duyuyoruz ki her gün her gün, hem de beş defa, namaz kılmanın çok zor olduğu söyleniyor. Aslında bu tamamen nefsin aldatmasıdır. Çünkü biz aslında bazı konularda yaşadığımız anıdan ibaretiz. Yani ibadet konusunda o an, o ibadetten sorumluyuz. Daha gelmeyen zamanın ibadetinden sorumlu değiliz. Çünkü bir saat sonra bile yaşayacağımıza dair bir delilimiz yoktur ki o vakitlerdeki namazları dert edinelim. Vazifemiz; içinde yaşadığımız anın namazının eda edilmesidir.
Nasıl ki bedenimizin havaya, suya, gıdaya ihtiyacı varsa; ruhumuzun, kalbimizin, latife-i Rabbaniyemizin(hislerin, latifelerin, kalbi ve hayali bağların) de namaza ihityacı vardır. Namaz kalbin gıdası, ruhun ab-ı hayatı ve latife-i rabbaniyenin hava-i nesimi (oksijeni, temiz havası)dır. Nasıl ki beden onlardan usanıp her gün her gün yemek yemekten ve su içmekten, her an ahavayı teneffüs etmekten bıkmıyorsa ve hatta bunlara karşı ihityacı olduğundan dolayı lezzet alıyorsa; kalbimiz de, ruhumuz da, duygu düşünce ve hislerimiz de namazdan bıkmaz, bıkmamalı ve hatta ihtiyacı olduğundan dolayı lezzer alır ve almalıdır. Bu meseleyi yaşanmış bir hadise üzerinden detaylı bir şekilde, mantıki delillerle izah eden Bediuzzaman Hazretleri’nin Yirmi birinci Söz’ün Birinci Makamı’na havele edip burada sonlandırmak istiyorum.
Namazın çok önemli olması ve nefse ağır geldiğinin bir delili de bizzat Peygamber Efendimiz Aleyhisselatu Vesselam’dır. Kızı Hazreti Fatıma’ya namazını kılması ve terk etmemesi konusunda sıkı sıkıya tembih etmesi, ayrıca diğer ibadetlerden farklı olarak çocukların büluğ çağına daha erişmeden yani yedi yaşında namazlarını kılmalarının........
© Risale Haber
visit website