Tarihî ve Siyâsî Rüyalar: Eski İran Hükümdarları ve Türk Kağanlarına ait rüyalar
Rüya hakikati insan fıtratının ayrılmaz bir parçasıdır. Bu temel boyutundan dolayı rüyalar insanlık tarihi kadar eski bir realitedir. İnsandaki özerk şuur, insana mekan algısı hediye ettiği gibi insandaki özerk akıl da kişiye zaman algısı hediye eder. Her akıl sahibi insanda çerçevesi dar veya geniş olmakla birlikte mutlaka ve mutlaka geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman algısı bulunmaktadır.
Yaratılış sisteminin faal ve sürekli değişen yapısı, geçmiş zaman algısını bir “mahzen” kıldığı gibi, insanın yaşanan güzelliklere meftun ve müptela kalbini de “hüzün”lerle kör etmektedir. Yaratılış sisteminin gelecek zamanının belirsizliği, bilinmezliği ve manevi karanlığı gelecek zamanı zifiri karanlık tehlikeli bir orman kıldığı gibi, fıtraten güven, huzur ve sükûnet arayan insan ruhunu korkuların üzerine çöktüğü sahipsiz, kimsesiz ve âciz bir çocuk haline getirir.
Bu noktada mazide, müstakbelde, yaşadığı anda hakikati, İlâhî kanunları ve sabit bir düzeni arayan insan fıtratı, kendisinin ayrılmaz parçası olan rüyalarıyla, metafizik âlemlere açılan bir göz ve kulak olarak, insana gelecek zamandan haber getirdiği gibi, mazinin en derin derelerine girerek kişisel ve sosyal sayısız olayların sırlarını da keşfeder. Bazen rüyalar zamanüstü boyut kazanarak Kâinatın Baki Yaratıcısı’na muhatap olacak şekilde gözünü doğrudan O’na çevirir, O’ndan gelecek kudsî sözlere kulak kesilir.
İnsanlık dünyası, gerek ferdî gerekse sosyal yapısıyla neticede insan fıtratına dayanır. Yusuf suresinde işlendiği ve belirtildiği üzere ister kral, ister bir idamlık mahkum, ister iftiraya uğramış bir mazlum, isterse bir peygamber, ister bir yetişkin isterse bir çocuk olsun her insan bir veya çok sayıda rüyaları ömür sürecinde görmektedir. Kendi fıtratı, sosyal hayatın yapısı, kendinin ve sosyal hayatın geçmişi ve geleceği, insanı çevreleyen kâinatın yapısı, işleyiş süreci ve hakikati, kendisinin ve kâinatın Yaratıcısı ve hikmetleri hakkında birçok bilgiyi tam sembolik veya yarı sembolik veyahut sembolik olmayan rüyaları ile almaktadır.
Bu çerçevede rüya tabir ve te’vili bütün insan toplumlarında kendine özel yer bulmuştur. Bütün zamanların devletleri ve halklarında etkisini göstermiştir. Eski Mısır’dan kalan papirüslerde, Sümer devletinden kalan taş tabletlerde görüldüğü üzere…
Bu mütevazı makalede insanlık tarihi boyunca kurulmuş bazı devletlerin kralları, imparatorları, devlet başkanları veya siyaset ve sosyal hayatta önemli rol oynamış kişilerine ait, kendi dönemi tabircilerince yorumlanmış bazı rüyalar tarihî........© Risale Haber
visit website