İslam Tarihçisi ve Coğrafyacısı Mes’udî’nin et-Tenbih ve’l-İşraf Kitabı Üzerine Bir Değerlendirme
İslam coğrafya ve tarih âlimlerinden Mes’udî, daha önce yazdığı birçok kitabın özeti mahiyetinde olarak coğrafya ve tarih sahasıyla ilgili et-Tenbih ve’l-İşraf isimli kitabı kaleme almıştır. Müellifin birçok temel kitabı kaybolmasına rağmen bu kitabı günümüze eksiksiz ulaşmıştır. Kitap içerik olarak zengin, veciz, mukayeseli okumalar neticesi kaleme alınmış bir hülasa mahiyetindedir. Kitapta dinler tarihine dair kıymetli bilgiler nakledildiği gibi, farklı kültürlere dair kelimeler, isimler, kavramlar kısaca izah edilmekte ve kendi dillerindeki manaları da aktarılmaktadır. Kitapta daha önceki dönemlere ait yazarların coğrafya ve tarih sahasındaki eserlerinden nakiller yapılmakta, bu çerçevede kaleme alınan eserin aslında süzme bir eser olduğu kanaatini de okuyucuya vermektedir. Bununla beraber kitapta zaman zaman hatalı bilgilere de rastlanabilmektedir.
Bu çerçevede bu değerlendirme yazısında Mes’udî’nin yaptığı birkaç hatayı kritize edecek, hataların muhtemel sebeplerine kısaca değinecek ve doğru hallerini beyan edecek; kitapta Mes’udî’nin aktardığı bazı kıymetli bilgilerin tarihî akış içindeki karşılıklarını ortaya koyacak; ayrıca eski yazarlardan, özellikle Aristo’nun eserlerinden, aktardığı coğrafî bilgilerin doğruluğu konusunu mevcut coğrafya bilgileri ile mukayese ederek insan aklı ve fikrî donanımlarının hakikate erişmede her zaman kafi gelip gelmediği konusunda bir değerlendirmede bulunacağız.
Zerdüşt’e Ait Bir Mucize veya Keramet
Mes’ûdî der ki: “Farslarla diğer milletler arasında İskender tarihi konusunda büyük farklar vardır. İnsanların çoğu bunu bilmez. Bu konu Farsların dinî, siyasî sırlarındandır. Bunları ancak mûbedler, hirbedler (Mecûsî din adamları), tahsil görmüş bilgili diğer kişiler bilir. Bunu Fars, Kirman ve diğer Acem ülkelerinde müşahede ettik. Bunlar Farsların tarihi, biyografileri hakkında yazılan kitaplarda bulunmaz. Zerdüşt b. Burşeb b. Esbiyan kendisine indirilen Avesta kitabında 300 yıl sonra devletlerinin krize gireceğini, dinlerinin kalacağını, 1000 yıl geçince din ve devletin elden gideceğini söyler.
Zerdüşt ile İskender arasında 300 yıl kadar zaman vardır. Zerdüşt bu kitapta söylediğimiz gibi Key Büstâsif (Güstâsif) b. Key Lührâsif’in hükümdarlığı zamanında ortaya çıkmıştır. Erdeşir b. Babek, İskender’den 510 küsur sene sonra hükümdar olmuş, ülkeyi toplamıştır, 1000 yılı tamamlamaya 200 yıl kadar zaman kalmıştır. Hâkimiyeti 200 yıl daha uzatmak istemiş, bu 200 yılın dolmasından sonra peygamberlerinin verdiği habere dayanarak, insanların devleti koruyamamasından korkmuştur. 510 küsur yıldan kendisiyle İskender arasında yarısını çıkarmıştır.”[1]
Dünya tarihi verilerine baktığımızda görüyoruz ki Makedonyalı İskender, M.Ö. 333 yılında İssos Meydan Savaşı’nda Pers hükümdarı III. Darius’u mağlup etmiştir. Bu savaş, Pers devletini krize sokmuştur. Bu durum Zerdüşt’ün meydana gelecek dediği, ilk tarihin tahakkukudur. Zerdüşt ilk ihbar-ı gaybîsinde “Pers devletinin krize girip yıkılacağını ama dinlerinin baki kalacağını bildirmektedir.” Bu çerçevede Zerdüşt’ün M.Ö. 630 yıllarında yaşadığı sonucuna varabiliyoruz. Türkiye akademik camiasında Zerdüştîlik konusunda ilk çalışmalardan birini yapan Asiye Tığlı Hoca Zerdüşt, Hayatı ve Öğretisi isimli kitabında Zerdüşt'ün yaşadığı tarihi belirlemeye çalışırken, çeşitli verilerden hareket eder. Bu noktada Mes'udî'nin "Zerdüşt ile İskender arasında 300 yıl vardır" cümlesini alır, ama devamını almaz. Oysa devamını alsa tarihi daha net belirleyebilecek bir doneye ulaşmış olacaktı. Kendisi sosyolojik bazı gerekçelerle, Zerdüşt'ün yaşadığı tarihin M.Ö. 7 yüzyıl olamayacağı kanaatine erişir. Zerdüşt'ün isminin "Güzel develer sahibi" manasında olmasından yola çıkarak, filolojik yapının bir memleketin tarım veya sanayi toplumu olmasından etkilenmesinden hareket ederek bir tespit yapmaya çabalar. Bu minvalde halen bir tarım ülkesi olan İran'ın filolojik........
© Risale Haber
visit website