İsmailağa'daki anlaşmazlığa Bediüzzaman ne der?
Tarık Velioğlu Hoca, Osmanlı'nın Manevî Sultanları'nda (Kapı Yayınları), Abdülbaki Gölpınarlı'nın Melâmilik ve Melâmiler eserinden şöyle bir nakil yapıyor:
"Hacı Bayram'ın vefatından sonra bütün müridler Akşemseddin'e tâbi olurlar. O sıralarda, hem Akşemseddin hem de Ömer Dede, Göynük'te ikamet etmektedir. Akşemseddin her kuşluk ve akşam vaktinde ihvanıyla zikreder. Zikirden sonra birbirleriyle musafaha ederler. Ve müridler şeyhin elini öper. Yalnız Ömer Dede mescidin bir köşesinde oturur. Zikir halkasına dahil olmaz. Akşemseddin bu durumdan incinir. Birgün Ömer Dede'ye der ki: 'Zikir halkamıza dahil olman gerekir. Yoksa senden şeyhin (Hacı Bayram'ın) verdiği hilafet tacını ve hırkasını alırız.' Dede: 'Madem öyle, yarın (cuma günü), namazdan sonra bizim eve gelin. Size hırka ve tacı teslim edeyim' diye cevap verir. Ertesi gün evinin avlusuna büyük bir ateş yaktırır. Namazdan sonra Akşemseddin, ihvanıyla birlikte, eve gelir. Ömer Dede, sırtında hırka, başında tac olduğu halde ateşe girer. Ateşten çıktığında, hırka ve tacın yandığı, fakat kendisine birşey olmadığı görülür. Bu andan itibaren kendisi ve müridleri tac ve hırka giymez olurlar. Onun tarikine intisap edenlerin giysilerini değiştirmelerine gerek kalmaz. Bu hâdiseden sonra Bayramî yolu ikiye ayrılmış ve Akşemseddin ile Ömer Dede arasındaki soğukluk ortadan kalkmıştır."
Yine, Dr. Abdulhuseyn Zerrînkûb'a ait olan, Sûfî Mirasının Değeri (Visal Yayınları) isimli eserde de şöyle bir bilgi yeralmaktadır:
"Şeyhlerin sohbet ve hırka isnadı (hadis ehlinin icazet silsilesi gibi) önemli sayılıyordu ve her halukârda tarikat silsilelerinde biat, hilafet, icazet, meşihat ve kürsiname büyük öneme sahipti. Şeyhin vasiyeti gereği veya biat uyarınca yerine geçen halife veya 'veli-yi seccade' ya da 'seccade-nişîn'ler ruhsat sahibi sayılıyor, eski şeyh gibi, tarikata mensup mürit ve sâliklerle bağlı tekkelerin şeyhlerinin tamamı tarafından itaat edilip izleniyordu. Kimi zaman da (elbette çok seyrek olarak) hilafet ve biat iddia edenler arasında ihtilaf çıkıyordu. Örneğin: Hâce İshak Hatlânî'nin halifeliği konusunda yaşanan anlaşmazlık biri Nurbahşîlik ve diğeri de Zehebîlik olmak üzere iki ayrı silsilenin ortaya çıkmasıyla sonlanmıştır. Gerçekte, Hâce İshak'tan önce de, silsilesi Silsiletü'l-Zeheb adıyla........© Risale Haber
visit website