Hamas neden yokedilemiyor?
"Şöyle bir vaziyetteki bir mescid-i mukaddeste, nefs-i süflînin hevesâtına tâbi olup, yemek içmekle o vaziyet-i nuranîden çıkmak ne kadar çirkinse ve o mesciddeki cemaatin mânevî nefretine ne kadar hedef ise, öyle de, Ramazan-ı Şerifte ehl-i sıyâma muhalefet edenler de o derece umum âlem-i İslâmın mânevî nefretine ve tahkirine hedeftir." Ramazan Risalesi'nden.
Yazıya, Papa'nın Charlie Hebdo hâdisesi sonrası yaptığı, pekçoğumuzu şaşırtan, o açıklamayla başlamak gerek belki: “Arkadaşım Dr. Gasbarri, anneme küfrederse, benden bir yumruk yemeyi bekleyebilir.” Bu açıklama benzeri her hâdise sonrası müslümanlara yüklenmeyi vazife sayan Türkiye sekülerlerine tokat gibi gelmişti. Avrupa'dan böyle bir ters kroşe beklemiyorlardı. Fakat Papa, dinince az-çok 'kutsaldan anlayan' birisi olarak, problemin ıskalanan yönüne dikkat çekmişti.
İnsaf en azından budur. Hatta problemin başlangıç noktasını daha vurgulu anmaktır ki yanlışın bütünü görülebilsin. Bediüzzaman'ın "Elhasıl, ifrat gibi tefrit de muzırdır..." dedikten sonra "Fakat ifrat, tefrite sebep olduğundan, daha kabahatlidir..." demesi bu sırdandır. Siz, yapılan saldırıyı kınar, ama tahrikle zeminini oluşturan Charlie Hebdo zihniyetini kurutmazsanız, döngü hep devam eder. Hiçbir tefrit ifratı yokedilmeden yokedilemez. Hiçbir tepkisel yanlış yalnız başına bir yanlış değildir.
Filistin'de uğradıkları zulmü gidermediğiniz sürece müslümanları karşılığını vermekten alıkoyamazsınız. 7 Ekim bir bidayet değildir bu yönüyle. Uzun bir zulüm-direniş sürecindeki paragraf başıdır. Bir muhalefet şerhidir. Yeni bir sayfadır. İslam mülkünde işgaller sürdüğü sürece mücahidlere "Nereden çıktınız?" diye soramazsınız.
Ramazan ayında yaşanan gerilimlere de bu gözle bakmak gerekir gibi geliyor bana. Evet. Gizli gizli günah işleyenin peşine düşmeyiz. Tecessüs etmeyiz. Kapısını kırıp evini basmayız. Bunu bize Kur'an emretmiştir. Utananların hatalarını setretmek sünnete de övülmüştür. Fakat tahrik........
© Risale Haber
visit website