Orhun Anıtları'nda Geçmişi Yâd Etmek (3)
Kaldığımız kampa geri dönüp geceyi geçirdikten sonra Çarşamba sabahı erkenden uyandık. Eşim Hülya Hanımefendi’nin yapmış olduğu Erzurum kete ve çörekleriyle kahvaltımıza takviye yaptık. Gece telefona bakarken, okuduğum “İş Sağlığı ve Güvenliği” bölümünden sınıfımı geçtiğimi öğrenince keyfim daha da artmıştı.
Saat 09. 30’ da araçta yerlerimizi alıp 10 km. Uzağımızdaki Karakurum’a gitmek üzere yola çıktık. Hava bir hayli soğuktu. Kafile, kışlıklarını giymişti. Karakurum çok küçük bir şehirdi. Yazın 1000 kişinin yaşadığı şehir, kışın biraz daha yoğun oluyormuş. Kısa bir yolculuğun ardından Karakurum Müzesi’ne geldik. Müze görevlileri İngilizce bilmiyordu.
Sunumda, 7 yy. ait bir Türk aristokratının bulunan mezarı hakkında bilgilendik. İçinde 550 parça materyalin bulunduğu mezar, 42 m uzunluğunda,1.8 m eninde ve 7.5 m yükseklikteymiş. Camekân içerisinde küllerin olduğu tabut vardı. Müzede, çamurdan heykelcikler, kadın ve erkek giysileri, para ve mücevherler, altın sikkeler bulunuyordu.
Zeminde üzeri camla muhafaza edilmiş fırın vardı.
Müzeden çıktıktan sonra bazı arkadaşlar para bozdurmak için bankaya gittiler. Banka işlemlerinin ardından 300 yıllık bir geçmişi olan meşhur “Erdenzov” Budist Tapınağına geldik. Etrafı duvarlarla çevrilmiş ve büyük bir alana yerleşmiş olan tapınağın girişinde sobaya benzeyen döküm bir mum yakma materyali vardı. Girişin üstünde tapınağın baş tapınak olduğunu gösteren aralarında sembol olan iki fil heykeli vardı. Budizm’in tercih ettiği kırmızı ve yeşil renkleri her yerde görmek mümkündü.
Girişte büyük bir çan vardı. İçerisi heykelle doluydu. Tapınağın üç bölümü vardı. İlk önce Pagoda denilen tapınağa geldik. Ortada bir vitrin vardı ve içerisinde Budist inancını yansıtan objelerle doluydu. Arkada Buda Heykeli bulunuyordu. Buradan ayrılıp başka bir bölüme geçtik. İçeride yedi Budist rahip oturuyordu. Rahipler, önlerindeki kitapları okumakla meşgullerdi. Diğer bir bölüme geçtiğimizde bizdeki üfürükçülüğü hatırlatan bir tabloyla karşılaştık.
Elinde makbuza benzer bir kâğıtla gelen bay veya bayan inanç sahibi, makbuzu rahibe vererek onun karşısına oturuyordu. Aralarında bir konuşmadan sonra rahip, önündeki kartları karıştırarak bir tanesini okuyor ve seremoniye başlıyordu. Rahip, elindeki tütsüyü şahsın etrafında dolaştırıyor, ara sıra elindeki zili çalıyor ve ellerini çırpıyordu. Ritüel bittikten sonra ayağa kalkan vatandaş, yandaki sudan, kâseye doldurup içiyordu ve dua seansı da bitmiş oluyordu.
Bu arada Budizm hakkında da yeni yeni şeyler öğreniyorduk ve bizim kültürümüzle olan benzerliklerini tartışıyorduk. Tapınağın etrafında saat yönünde iki defa dönüp taş atmak, kafesteki kuşları salmak, tutulan balıkları nehre bırakmak, beyaz elbise giyerek bir hafta boyunca tapınakta kalmak, oruç tutmak, evde yemek yapıp tapınağa getirmek gibi uygulamalarla günahlarından arınacaklarına inanıyorlarmış.
Tapınaktan ayrıldıktan sonra biraz ileride bulunan çarşıya gidip alışveriş yaptık. Bu çarşının favori pazarlıkçısı Çetin olmuştu. Ticaretin en çok tercih edilen ise kalpaktı. Alışveriş yapıp hafifledikten sonra Kampımıza geldik. Brokoli çorbası, salata ve tavuk’ tan oluşan yemeğimizin ardından kaldığımız kampımızda bizlere sunulacak olan musiki dinletisi için yerlerimizi aldık. Yöresel kıyafetler içerisinde bir hoca ve iki öğrencisi Moğol musikisinden örnekler verdiler.
At başı keman eşliğinde şarkıları söyleyen Hoca’nın gırtlak nağmeleri nefisti. Şarkılar at temalıydı. Öğrencilerden küçük olanı müzik eşliğinde dans gösterisi sundu. At yürüyüşü şeklinde olan bu dans, Moğol yaşam felsefesini yansıtıyordu. Musiki hocası, Moğol atları, eski atlar, at yarışları, bin atın koşusu, Karakurum gibi şarkılardan sonra kanuna benzeyen Earp isimli müzik aletiyle Cengiz Han’la ilgili bir parça seslendirdi. Konserin sonunda okunan “Altay Dağları’na olan dua” isimli Türk şarkısı gönüllerimizi fethetti.
Bu güzel müzik ziyafetinden sonra fotoğraf çektirdik. Genel de fotoğraflarımızı rehberimiz Dashka çekiyordu. Dashka’nın çekim esnasında one, two, three demesi hepimizi gülümsetiyordu.
Akşam yemeğinden sonra cemiyetçi Ahsen Okyar’ın organize ettiği bir söyleşiyle,........
© Pusula Gazetesi
