menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Söylemekten Dilimiz Damağımız Kurudu: Temiz Suya Erişim Hakkı

19 1
13.09.2025

Yeni eğitim-öğretim yılında temel talebimiz basit ama hayati: Okullarda temiz suya erişim bir haktır.

Son 55 yılın en sıcak temmuz ayını geçirdikten sonra kurak bir yazı geride bırakırken, büyükşehirlerin barajlarındaki kuraklık “alarm” seviyesindeyken ve yer altı kaynaklarının seviyelerinde kritik düşüşler gözlemlenirken ağustosun son haftası yerkürede Dünya Su Haftası olarak kutlandı.

Belki kulağa sıradan bir farkındalık günü gibi geliyor ama aslında her damlası hayatımızı şekillendiren su, sadece ekolojik değil aynı zamanda pedagojik bir mesele. Çünkü çocukların okula aç gitmeleri gibi susuz kalıp “dilim damağım kurudu” demeleri de aslında onların temel haklarının ihlali.

Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, temiz suya erişimi bir çocuk hakkı olarak tanımlar. Aynı sözleşme, eğitim hakkını da güvence altına alır. Ne var ki bu iki hak çoğu zaman sınıfta yan yana gelemiyor. Dünyanın pek çok yerinde öğrenciler ellerini yıkayacak lavabosu, temiz içme suyu olan sebili, hijyen koşulları sağlanmış tuvaleti olmayan okullarda öğrenim görüyor. Bu yokluk, çocukların sadece sağlığını değil eğitim hayatını da doğrudan etkiliyor.

Su tüketimi çocukların fiziksel olduğu kadar bilişsel gelişiminde, öğrenme ve konsantrasyon yeteneklerinin gelişmesinde de büyük yere sahip. Yeterli miktarda su tüketemeyen çocukların zihinsel performanslarında ciddi sorunlar ortaya çıkabiliyor; kendilerini halsiz ve bitkin hissetmelerinden dolayı ders esnasında uyuklamaya başlıyorlar. Tıpkı aç çocuklarda olduğu gibi susuz çocuklarda da okula devamsızlıkta artış gözlemleniyor.

Günde ortalama 7-8 saat okulda bulunmalarını yasal olarak talep ettiğimiz çocukların günlük su ihtiyaçlarını karşılamamak ve bu su ihtiyacını kantinden para vererek almalarını beklemek aslında bir çocuk hakkı ihlali.

Sağlık Bakanlığı’nın hazırladığı Türkiye Beslenme Rehberi’nde de referans aldığı Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi’nin (EFSA) verilerine göre çocuklar günde ortalama 2 litre su içmeli. Oysa benim de temas kurduğum birçok öğretmen ve okul idarecisi, çocukların su ihtiyaçlarını tuvalet musluklarından giderdiklerini, bunun da ciddi sağlık sorunlarını tetiklediğini belirtiyor.

Beynimiz aslında düşündüğümüzden çok daha hassas bir organ. En ufak bir susuzluk bile ona hemen yansıyor. Vücudumuzdaki suyun sadece yüzde 1 ila 3’ünü kaybettiğimizde bile dikkatimiz dağılıyor, başımız ağrıyor, kendimizi yorgun hissediyoruz. Kısacası, beyin performansımız düşüyor. O yüzden çocuklar açısından bol su içmek sadece sağlıklı hissetmek için değil, zihnin de en verimli şekilde çalışması için şart. Su, çocuklarda hücre ve doku yapılarının korunması, vücuttaki toksinlerin dışarı atılması, vücut ısısının düzenlenmesi ve metabolik fonksiyonların yerine getirilmesi açısından da kritik önemde.

UNICEF ve WHO verileri de, temiz ve dirençli WASH (su, sanitasyon ve hijyen) hizmetlerine erişememenin okula devam oranlarını ve akademik başarıyı düşürdüğünü söylüyor. Menstrüasyon dönemine giren ergen öğrenciler için durum daha da ağır. Uygun hijyen koşulları olmadan eğitimlerine ara vermek zorunda kalıyorlar. Bu da toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin eğitim üzerindeki izlerini derinleştiriyor.

Avrupa’nın birçok şehrinde temiz suya çocukların erişimini yaygınlaştırmak amacıyla Erasmus projeleri yürütülüyor, finansman kaynakları çeşitlendiriliyor.

Örneğin Birleşik Krallık’ta çocukların okulda yeterince su içmediğine dair kaygılar üzerine Pediatri Derneği bir araştırma yürüttü. Ortaya çıkan tabloya göre temiz suya erişim düzensiz, çoğu yerde yetersizdi. Bunun üzerine “Water is Cool in School” adlı ulusal bir kampanya başlatıldı. Kampanya yalnızca öğrencilere su içmenin sağlık yararlarını anlatmakla kalmadı aynı zamanda okullarda suya erişimin kalitesini artırmayı ve hükümeti bu konuda düzenleme yapmaya zorlamayı da hedefledi. Posterler, bilgi paketleri, mataralar ve yerel sağlık uzmanlarının desteğiyle yürütülen bu çalışma sayesinde birçok okulda düzenli su içmek öğrenme stratejilerinin bir parçası haline geldi. Yani mesele sadece su içmek değil bir hakkın çocukların gündelik yaşamında görünür kılınmasıydı.

Slovenya’da da benzer kaygılarla harekete geçildi. Ljubljana Üniversitesi Tıp Merkezi’nden çocuk sağlığı uzmanları ilkokul çağındaki öğrencilerin aşırı miktarda gazlı içecek tükettiğini ve bunun ciddi bir sağlık tehdidi yarattığını ortaya koydu. Bunun üzerine “Water Wins” adlı bir pilot proje başlatıldı. Dört okulda yürütülen projede hem çocukların hem de ailelerin su tüketiminin faydaları ve şekerli içeceklerin zararları konusunda bilinçlenmesi amaçlandı.

Konuyla ilgili iki ayrı müdahale modeli uygulandı: İletişim müdahalesi kapsamında öğretmenlere, ailelere ve öğrencilere........

© Perspektif