Yeni Ekonomi Politikalarıyla Geçen 12 Ay Nasıl Bir Gelecek 12 Ay Vadediyor?
- GÜLDEM ATABAY
- 10 Mayıs 2024
Enflasyon artış hızının 2024 sonunda yüzde 40-45 aralığına inmesiyle sabit ve düşük gelirli açısından “daha rahat” bir dönem başlamış olacak. Fakat para politikasında optimizasyonun ardından maliye politikasında atılabilecek adımların sınırlı olması, hukuk dahil gerçek bir reform sürecinin başlamasının mevcut sistemde imkânsızlığı, enflasyonla mücadelenin kısıtlarını orta vadede gösterecek faktörler olarak karşımıza yeniden çıkacak.
Türkiye’de son 22 yılın gösterdiği, siyasette de ekonomide de mevsimlerin hızla değişebildiği. 2023 seçimleriyle yerinde kaldığı düşünülen statüko, 2024 yerel seçimleriyle birlikte köklerinden sarsıldı. Seçmen merkezi yönetimdeki iktidara karşı, kendisiyle doğrudan iletişimde olan yerel yönetimlerde muhalefeti güçlendirdi. Siyaset zemininde kartları yeniden dağıttı.
Devlet mekanizmasının yıllar içinde hemen her alanda dejenerasyonuna tanık olduk. Ancak adalet, sağlık ve eğitim bir yana, seçmenin işaret ettiği değişimin temelinde en ön planda ekonomi var. Cumhurbaşkanlığı sisteminin iktidarda kalma matematiği nedeniyle Cumhur İttifakı’nın kutuplaşma siyasetinden manevrası kolay değil. Fakat yerel seçimlerin ardından neden aniden yumuşama havasının yükselen söylem olduğunu anlamak için genel seçimden bu yana geçen 12 ayda içinde bulunduğumuz ekonomik şartlara bir kez daha bakmak gerekiyor.
Nebati-Kavcıoğlu’nun emir erliği döneminde Erdoğan’a ve AKP’ye 2023’te seçimi kazandıran ekonomi politikaları, Türkiye ekonomisini Mayıs 2023’te şiddetli bir ödemeler dengesi krizi ile burun buruna getirdi. 2021 son çeyrekte başlayan döngüdeki aşırı faiz indirimleri önce enflasyonu zincirlerinden kopararak 2022 sonbaharında yüzde 80’in üzerine taşıdı. TCMB kaynaklı rezerv satışlarıyla TL’nin sürdürülemez şekilde baskı altına alınmasıyla da seçimden hemen önce manşet enflasyon yüzde 40’ın altına indirildi. 2023 seçimleri bitiğinde TL yaya gerilen bir ok misali aşırı değerli bir seviyedeydi.
Seçimin ardından Mehmet Şimşek’in ekonomi yönetimine gelişi Cumhurbaşkanı Erdoğan açısından denizin bittiğinin sonunda idrakiydi. Şimşek isminde somutlaşarak değişen ekonomi yönetiminin ilk amacı da ülkeyi her alanda tsunami gibi vurarak dağıtacak bu krizin gerçekleşmesine engel olmaktı. Şimşek’in faiz artış döngüsüne başlaması ve Temmuz 2023’te devreye sokulan şiddetli dolaylı vergi artışları, söz konusu çıkmaz sokaktan geriye dönüş yolunun ilk adımları olarak atıldı. TL’nin değerinde basıncı azaltacak kontrollü bir düzeltme beraberinde geldi. Sürdürülemez politikalardan dönüş için uygulanan bu kaçınılmaz birleşimin ilk etkisi Temmuz-Ekim 2023’te patlayarak yükselen enflasyon oldu.
2023 seçimlerini izleyen yaz aylarından başlayarak Nisan 2024’e varan dönemde Kavcıoğlu elinde amorf hale gelmiş olan TCMB’nin para politikasını normalleştirme adımlarının kademeli olarak atıldığını izledik. Eşzamanlı olarak finansal piyasaya konan baskılama adımları kaldırılmaya başlandı. Kur Korumalı Mevduat’ın (KKM) cazibesini düşürerek buradaki tasarruf sahibini TL hesaplara döndürmek hedeflerden bir tanesi oldu. Geçen 12 ayda normalleşme henüz tamamlanmadı. Ancak para politikası belki de 2018’den bu yana ilk kez gerçekçi bir zeminde “ekonomide yumuşak iniş” kurgulayarak enflasyonu düşürmeye odaklandı. TCMB’nin kurumsal karar alırken siyasetten bağımsız hareket edemeyeceği, Cumhurbaşkanı’nın devreye girerek bir gecede sil baştan her şeyi bir kez daha değiştirebileceği kaynaklı güven sorunu ise halen aşılamadı.
Para politikası yerel seçimler öncesinde ekonomide şok yaratacak adımlardan kaçınırken, Mart 2024 yerel seçimleri nedeniyle kamu harcamaları disiplin altına alınmadı. Cari harcamaların esnek olmayan yapısı nedeniyle yükselen enflasyona uyum sağlandıkça mali genişleme devam etti. Şimşek dönemi etkisi olarak kısıtlamalar öncelikli olarak kamu ücretleri, özelinde emekli maaşları üzerinden gelebildi.........
© Perspektif
visit website