Türk Dış Politikasında 2023
Tıpkı kendisini önceleyen yıllarda olduğu gibi 2023 yılında da Türkiye’nin dış politikasının ana omurgalarından birini kurum ve kurallardan hazzetmeyen alvercilik (transactionalism) oluşturdu.
- EVREN BALTA
- 29 Aralık 2023
2023, Türkiye siyasetinde bir dönüm noktasıydı. Bu yıl sadece Cumhuriyet’in 100 yılını geride bırakmadık aynı zamanda Cumhuriyet tarihinin en uzun süreyle iktidarda kalan partisinin (kaybedeceği en olası görülen) seçimlerde yeniden iktidarı kazanmasına tanıklık ettik.
Cumhuriyet tarihinin beşte biri kadar sürede ülkeyi yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi’nin özellikle son 10 yılını belirleyen en önemli dış politika gündemlerinden birisi Batı’dan uzaklaşma oldu. Batı ittifakı ile ilişki, Türkiye’nin ulusal siyasal gündeminin ve toplumsal kutuplaşmasının bir parçası haline geldi. Bir tarafta ülkenin çıpası olarak Batı ittifakını gören muhalif blok, öte tarafta Türkiye’nin bu ittifak tarafından sınırlandırıldığını düşünen iktidar bloku vardı. Batı ittifakı yanlıları ve karşıtları arasındaki bu bölünme ülkenin son 20 yıllık siyasetine renk veren seküler-muhafazakâr kutuplaşmasına da güçlü referanslar içeriyordu.
Eksen kayması, stratejik özerklik, yön değişikliği gibi pek çok kavramla da ifade edilen bu dönüşüm bir yandan da küresel bir eğilimin parçasıydı. Bütün dünyada yükselen popülist siyasal hareketlerin temel dış politika vurgularından biri küresel gelir ve statünün Batı lehine adil olmayan bir biçimde dağıtılmasından şikâyetçi olmaktı.
Tıpkı popülizm gibi kendisi de son derece gevşek bir biçimde tanımlanabilecek olan Batı-karşıtlığı küresel düzlemde farklı aktörlerin birbirileriyle kurdukları dirsek temasının da örgütleyici söylemi oldu. Elbette “Batı” diye yekpare bir bütün yoktu. Ancak stratejik özcü bir kavram olarak “Batı”, bugünün popülist siyasetleri için (tıpkı halk karşısında elitler gibi) kullanışlı bir kategoriye dönüştü. Ve bu kullanışlı kategori Türkiye gibi ülkelerde medeniyetçi siyasetin hem olanaklarının önünü açtı hem de sınırlarını çizdi.
Medeniyetçi Dış Politika
Nitekim bir zamanlar evrensel değerlerin savunuculuğunu yapmış olan Batı (medeniyeti) bir yandan Ukraynalı göçmenlere kapılarını açıyor ama öte yandan (Müslüman) göçü(nü) engellemek üzerinden bütün sistemini radikal bir biçimde güvenlikleştiriyordu. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline karşı topyekûn örgütleniyor, savunma iş birliklerini güçlendiriyor, silah üretim kapasitesini artırıyor ve Ukrayna’yı Rusya’ya karşı donatıyordu. Hatta Ukrayna’nın AB üyeliği söz konusu olduğunda içindeki söz dinlemez popülistlere (Orban gibi) ‘sen çık, biz sen olmadan karar verebileceğiz’ diyebiliyordu. Ama aynı Batı, söz konusu İsrail’in Gazze saldırısı olduğunda evrensel standartları ve uluslararası hukuku bir kenara bırakıp koşulsuz ve şartsız İsrail’i desteklediğini açıklayabiliyordu. Kendi içerisinde yükselen itirazlar karşısında düşünce özgürlüğüne set çekebiliyordu.
Böyle bir dünyada Türkiye (kendi medeniyetçi) dış politikasını Müslüman dünyanın liderlerine ve sokağına seslenerek kurdu. Bu dünya dış politikasının ana bel kemiğini oluştursa da (gevşek bir biçimde tanımlanan) Batı-karşıtlığı Venezuela’dan Rusya’ya Türkiye’nin farklı ülkeler ve ittifaklarla kurduğu ilişkinin söylemsel arka planını oluşturdu. Üstelik ülkede zaten var olan Batı şüpheciliği ve muhafazakârlıkla da birleşince her daim şekil değiştiren (shape-shifting) bu Batı karşıtı söylem ulusal konsolidasyonun da bir parçası haline geldi.
Daha da önemlisi Türk dış politikasının bu medeniyetçi anlatısı söz ile eylem uyumunda sözün öne geçmesine de olanak sağladı. Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan Filistin sorununda ilk günden itibaren İsrail’i kınayan, Hamas’ı özgürlük savaşçısı olarak niteleyen, Batı’yı çiftte standart uygulamakla eleştiren bir söylemsel strateji izledi. Almanya’da Şansölye Scholz ile yaptığı basın açıklamasında “Bakın ben rahat konuşuyorum, çünkü bizim İsrail’e borcumuz yok” diyecekti. “Borçlu olanlar rahat konuşamıyorlar.” Türkiye İsrail’i bu şekilde eleştirmekten geri durmazken kendi pragmatik politikasını da devam ettirmekten geri durmadı. İsrail ile ticareti ya da diplomatik ilişkilerini kesmedi.
Esasen tıpkı........
© Perspektif
visit website