Osmanlı Devleti’nin Kısa Sosyal Tarihi – Kemal Karpat
Osmanlı Devleti’nin Kısa Sosyal Tarihi Kemal Karpat (I)
Kemal H. Karpat’ın Osmanlı Devleti’nin Kısa Sosyal Tarihi: Ayanlar, Bürokrasi, Demografi ve Modernleşme adlı eserini ilk kez okuyorum. Bu kitaba ilişkin notlarımı bu sayfada paylaşacağım. Kitabı iki bölümde tanıtmayı amaçlıyorum. İlk bölüme hoş geldiniz.
Bu kitap Karpat’ın henüz basılmamış ancak basıma hazır olduğunu düşündüğü çalışmalarını Timaş Yayınevine göndermesiyle başlayan sürecin bir ürünüdür. Bu yazıların 80’lerin başında Karpat tarafından kaleme alındığı ve sonrasında ortaya çıkacak olan akademik çalışmalarının bazılarının ön çalışması veya topluca bir denemesi olduğu düşünülmektedir. Kitap, XVI. yüzyılın sonundan itibaren Osmanlı İmparatorluğunun yaşadığı dönüşümleri irdelemektedir.
Karpat, Osmanlı içtimai sisteminin aşağıdaki zümrelerin hiyerarşisinden oluştuğunu savunmaktadır.(s:25)
Bu sistemi tamamlayan üst yapıyı da “millet sistemi” olarak tanımlamaktadır. Millet sistemi, İslami uygulamaların esas olduğu Hristiyan ve Yahudilerin de anlaşma ve himaye çerçevesinde entegre olduğu yapıyı ifade etmektedir.(s:26)
Karpat kitap boyunca şu argümanı savunmaktadır: “Osmanlı toplumsal idare sistemi yüksek derecede bir muhafazakarlık ve değişimi eş zamanlı olarak göstermektedir“. (s:33) Bu ifade; toplumsal zümreler arasında sınırların keskin olduğu fakat bu yapının gelişmeye her zaman açık yapıda olduğunu vurgulamaktadır. Osmanlının uzun bir dönem dinamik ve değişime ayak uyduran heterojen bir yapıya sahip olduğunu ve bu yapının yeni doğan bürokrasi tarafından tıkandığı birinci bölümde sıkça vurgulamaktadır.
Karpat: XIX ve XX yüzyıllarda yaşanan sosyal dönüşümün köklerinin XVII ve XVIII yüzyıllarda aranması gerektiğini düşünmektedir. Viyana bozgunuyla başlayan savaş makinesinin durması, yaşamın daha yerleşik hale gelmesi, bölgesel otonominin artması ve nihayetinde Ortaçağ’a özgü toplumsal zümrelerin birer toplumsal sınıfa dönüşmesi bu dönemde yaşanmıştır.
Bu sistem içinde barındırdığı zümrelerin karşılıklı ilişkilerine, birbirlerini denetlemelerine ve taşra ile merkezin birbirine bağımlılığına dayanmaktaydı. Karpat, XVIII ve XIX yüzyıllarda ortaya çıkan modernleşme çabalarını sadece yeni teknoloji ve hizmetlere yönelip beşeri sermaye ve felsefeye odaklanmadığı için eleştirmektedir. Ortaya çıkan modernleşme aslında merkezi yönetimde doğan bürokrasinin kendi çıkarlarına yönelik bir girişimdi. Modernleşme bu sınıfın lehine olmalıydı.
Bu teorinin temel öğretisi şu idi: Devletin tüm eksiklikleri merkezi........© Para Analiz
visit website