menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Okumalar, değinmeler

9 0
13.06.2025

Köprüden önce son çıkış
“Ülkemiz hayati öneme sahip, hatta varoluşsal bir seçime doğru gidiyor. Bu seçimin sonucu, ülkedeki siyasi rejimin geleceğini, Cumhuriyetimizin kimliğini, vatandaşların bireysel özgürlük ve refah seviyelerini ve bürokratik kurumların niteliğini temelden etkileyecek.” (Basın)

Yukarıdaki cümleler, Türkiye ve dünya akademilerinde faal olan siyaset bilimcilerin Altılı Masa’ya ve Türkiye kamuyoyu’na yönelik ortak açıklamasından. Yani “geliyor gelmekte olan” dedikleri şeyin diğer ve daha karanlık yüzüne dair bir uyarı.

Bu esnada ben bu sayfalarda, rüzgârlı havalarda sayıları yediye varan kıymetli okurlara, tarazlı fakat samimi bir ses ile şarkılar söylüyorum. Ve fakat yine o his… Mahalle yanarken saçlarını tarıyor olmak…

20. yüzyıl başlarında, Türk süvari birlikleri İzmir’e yaklaşırken, İtalyan bir tiyatro grubu İzmir’de Hamlet provaları yapıyormuş. Sonra çok ısınmış İzmir. O sıcakta ne tiyatro kalır ne seyirci. Acaba durumum İtalyan tiyatrocuların durumuna benziyor mu? Bu soruya cevap verebilir misiniz?

Soruya cevap veren olur ise Rebekka Endler’in, Eşyaların Patriyarkası (1) kitabını hediye edeceğim: “Dünya kadınlara neden uymaz?”
“Bu, çiçekli elbisenin öyküsüdür, tıpkı futbol ayakkabılarınınki gibi; video oyunlarının, seksin ve dinin öyküsü.”

Biraz daha: “Kadınlar neden tuvalet sırasında daha uzun beklemek zorunda kalıyor? Elektrikli aletleri neden erkekler daha rahat kullanıyor? Bilgisayar oyunlarının büyük çoğunluğu neden erkeklerin ilgilerine, heveslerine hitap ediyor? Maddi dünyamızı, bütün eşyamızı şekillendiren tasarımcı, patriyarkanın ta kendisi olabilir mi?” (Bakınız ki yine “nesneler”)

İkinci soru: Dünyanın neden genel olarak erkek odaklı bir kurgusu var? Ve bu durum neden doğal olarak kabul ediliyor? “Bu böyledir” düşüncesi kimin işine yarar? Soruya cevap veren olursa çörek otlu keçi peyniri hediye edeceğim.

Uzun siyah kirpikli yüzyıl
En azından kıymetli okurlar, ben ve editörümüz Mesut Bey; biliyoruz ki bu blogda geç Osmanlı, erken Cumhuriyet, 20. yüzyıl ve günümüz etrafında dolanan yazılar yer alıyor. Özellikle geç Osmanlı dönemi, modernleşme ile ilgili yazılarda devlet ricali veya Osmanlı aydınları olarak genellikle erkek adları geçiyor.

Akademisyen bir arkadaşım, blog yazılarımdan birini okumuş, “Kadın yok galiba 19. yüzyılda?” dedi. Haklı. Soruyu fırsat bilip Kantocu Peruz’a dair konuşmayı çok isterdim ama soruda kastedilen kadın o Peruz değil. Tanıyanlarım bilirler ki akademik çalışmalara olan derin hürmet ve saygıma rağmen Reşat Ekrem Koçu üslubuna ruhen daha yakınım. Bence 19. yüzyıl ne kadar sakallı, bıyıklı ise en az o kadar da uzun siyah kirpiklidir.

“Kadın yok galiba 19. yüzyılda?” sorusunun cevabı bende yok. Fakat soru zihnime takıldı ve bir........

© P24