menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

“Özlemi Yitik, Cürmü Enkaz! Bir kent, Bin Veda”

25 0
06.02.2024

“Herkesin bir kenti vardır… Bir insanı sevmek gibidir bir kenti sevmek…Herkesin kendini, ısrarla hep kendine yaşadığı, sonra kendine kaldığı ve herkesin giderek kendinden kaçtığı… Meydanda göğüne buğulu gözlerle bir dize yazarak bırakıp kaçtığı kent! Aramasınlar! o dizeyi ancak ben bulabilirim orada. kent bir dizeye sığınmıştır anılarımda… Hala menekşe gözlü kadınları vardır o kentin; türküleri, bayrakları, bayram yerleri, resmi törenlerle kutlanan kurtuluş günleri ve daha kurtulmayış günleri! Törenlerle yeni baştan kurtarıp da insanının yeni baştan kurtarmadığı sabahları hani ıhlamur ve tarçın kokan geniş Çarşıları”…

Sevgili Odabaşının tanımladığı bir kent tasviri gibi Hatay’ı anlamak.

Sıradan bir Şubat soğuğu, bir pazar akşamı… Yemeklerin yendiği, misafirlerin ağırlandığı, düğünlerin yapıldığı, kiminin çocuğuna beslenme çantası hazırladığı, kiminin fasulye ısladığı, yarının telaşına uyanmak için alarm kurduğu o güne, 50 bin kişinin uyanamadığı, enkazda kalanın bir; kurtulanın kerelerce öldüğü o güne…Hatay'a…

Ezan'ın Çanı'ın Semah'ın sessizliğe büründüğü O karanlık, soğuk, fırtınalı sabaha; sadece insanların değil bir kentin, tarihin toprağa gömüldüğü karanlık kıyamete…

Hatay için söylenecek o kadar şey var ki, amaların boğazımda düğümlendiği…

Hoşgörü, birlik ve beraberliğin simgesi mi,

Üç semavi dinin buluştuğu noktamı,

Doğunun kraliçesi mi,

Kudüs dışında, Dünya tarihinde Hristiyanlığın yayıldığı ilk şehir mi,

4000 bin yılık bu gök kubbede ilk şehir olma özelliği mi,

Unesco dan tescilli gastronomi kenti mi,

Birlik beraberlik ve barışın simgesi, masal kenti mi… söylenecek o kadar çok şey var ki...

Bir yanınızda Ortodoks kilisesi, bir yanınız affan kahvesi, Uzun çarşıdan başlayıp, Köprübaşına kadar ilerleyeceğimiz o kentin ritüellerini yaşamak, tarihin, kültürün sayfalarında kaybolmak gibi bir ruhu vardı, evet VARDI…!

Hatta geriye bakıp bunları telaffuz edecek gözü yaşlı olmayan bir Hataylıdan bunları bir daha dinleyebilecek miyiz? Onu da bilemiyorum…

Peki ya Antakyalı olmak, aidiyet duygusu ile yedi kez yıkılmış bir kentin üzerine bir kent daha inşa etmek... kültürü, inancı, sosyal dinamiklerle yoğrulmuş bir halk nasıl oluyor da aynı topraklarda yaşama ısrarını sürdürebildi…

1872 yılındaki deprem ile ilgili kayıtlarda şu cümle dikkat çekicidir.........

© Önce Vatan


Get it on Google Play