menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Aydınlığımızın Arttığı Günler…

9 0
30.12.2023

O dönemde güneşin azlığı; baş edilmesi zor soğuğun çokluğu, yemek bulmanın azlığı ve yırtıcı hayvanlar ile tehlikeli karanlığın çokluğu demekti. Aydınlığın uzaması sevinç yaratır. Türkler de bunu bayram olarak kutlar. Adı da Nardugan’dır. Nar, Güneş demektir, dugan da doğan… Güneşin uzaması, yeniden öne çıkması anlamındadır. Karanlık sürenin uzamasını güneşin insanlara kızması olarak yorumlayıp, aydınlık sürenin uzamaya başladığı günü güneş ile barış olarak görmüşlerdir. Güneş tanrı değildir ama kutsaldır. Güneşin bu yeniden yükselişi de kutlamaya muhtaçtır. Hem de her seferinde. Bir önceki güneşin uzun olduğu dönemde verdiği nimetler için ve önümüzdeki günlerde güneşin uzun olacağı, bol vermesi Umay anadan umut edilen mahsuller için, güneşli günlerde olacak evlilikler, doğacak çocuklar, mutluluklar için adaklar adarlardı.

Türkler bu adakları için Akçamı kullanırlardı. Çünkü Türklerde ağaç kutsaldır. Her ağacın farklı anlamları vardır. Her bir ağaç oksijen salıp, karbon azaltarak Dünyanın tekrar bir ateş topuna dönüşmesini engeller. Dünyanın yaşaması için savaşır. Ki Türkler halen daha yeni doğan çocukları için ağaç dikerler. O dönemde Akçam sadece Türkistan bölgesinde bulunurdu. Ve yeryüzünün merkezini sembolize ederdi. Adı hayat ağacı idi… Kısaca haç derlerdi. Bu haç artı şeklindeydi. Artının tam ortasında güneş vardı. Artının kolları da dört bir yana giden güneş ışınlarını sembolize ederdi. Bu ışınlar ortada kesişmezdi. Akçam ağacı hayata bağlılığı, doğanın gücünü anlatırdı. Kadınlarımız elbise, kilim motiflerinde bu deseni sıklıkla kullanırdı.

Türk mitolojisinde Akçam, yeryüzünün göbeğinden başlayıp, göğe uzanabilen tek ağaçtır. Bu sebeple hayat ağacı adını almıştır. Bir ucunda Türkler bir ucunda Gök tanrı vardır.

İşte şu an içinde bulunduğumuz 22 Aralık haftasında, Türkler bu ağaçları evlerine alırlardı. Ağaçların altına Gök Tengri için hediyeler koyarlardı. Yeniden uzayan aydınlığın bereketinden gelecek beklentilerini ağaç dallarına semboller ya da çaput, bez şeklinde asarlardı. Her ev, bu bereket adağını mutlaka yapardı. O senenin mahsulünde tanrının yüzlerini güldürmesi için, tanrıya bu adak mutlaka verilmeliydi. Her yıl bu gelenek hafta boyunca devam ederdi. Özel, temiz kıyafetler giyilirdi. Uzayan günlerin bereketi için büyükler ziyaret edilirdi. Özel yemekler yapılıp, topluca yenilirdi. Geceleri aydınlatan büyük ateşler yakılır. O ateş; artık karanlığın azalacağı mesajı verildiği gibi, kovarcasına karanlığın yüzüne tutulan bir fener olurdu… Bereketin gelmeye........

© Önce Vatan


Get it on Google Play